31 Ekim 2013 Perşembe

KADINLARIN CEMAAT NAMAZINA KATILMALARI

Soru 592: Mukaddes İslâm Peygamberi erkeklerde olduğu gibi kadınları da camilerde veya Cuma namazında cemaat namazına katılmaya teşvik etmiş midir, yoksa kadınların evde namaz kılmaları daha mı faziletlidir?
Cevap: İsterlerse katılmalarının sakıncası yoktur ve cemaat sevabını da alırlar.

Soru 593: Kadın ne zaman cemaat imamı olabilir?
Cevap: Kadının sadece kadınlar için cemaat imamı olması caizdir.

Soru 594: Kadınların (erkekler gibi) cemaat namazına katılmalarının müstahap ve mekruh olma açısından hükmü nedir?
Erkeklerin arkasında durduklarında bunun hükmü nedir?
Cemaat namazlarında erkeklerin arkasında durduklarında bir perde ve örtüye gerek var mıdır?
Erkeklerin yanında namaz kıldıklarında örtü açısından hüküm nedir?
Elbette cemaat namazı, hutbe, tören vs. esnasında kadınların örtü arkasında olmaları onların tahkir edilmelerine ve küçümsenmelerine sebep olduğu da dikkate alınmalıdır.
Cevap: Kadınların cemaat namazına katılmalarının sakıncası yoktur. Erkeklerin arkasında durduklarında örtü ve perdeye gerek yoktur; ancak, erkeklerin yanında durduklarında namazda kadının erkekle aynı hizada durmasının kerahetini kaldırmak için aralarında perde olması iyidir; namaz halinde erkeklerle kadınların arasında perde oluşu onların küçümsenmesine ve makamlarının alçalmasına sebep olduğu düşüncesi temelsiz bir hayal ve kuruntudan başka bir şey değildir. Ayrıca; şahsi görüşleri fıkha sokmak sahih değildir.

Soru 595: Namazda perde ve örtü olmaksızın erkeklerle kadınların saflarının birbirine bitişik olması nasıl mümkündür?
Cevap: Kadınlar, arada bir şey olmaksızın erkeklerin arkasında dururlar.

MALUL İMAM

Soru 589: Aşağıdaki yerlerde namazda malul imamlara uymanın hükmü nedir:
1- Azası noksan olmadığı halde ayağının felç olması yüzünden asaya veya duvara yaslanarak ayakta duran maluller.
2- El veya ayak parmağının bir bölümü ya da el veya ayak parmaklarından birkaçı olmayan maluller.
3- Hiçbir el veya ayak parmağı ya da ne el ve ne de ayak parmağı olmayan maluller.
4- Bir elinin veya bir ayağının yahut hem elinin ve hem de ayağının bir bölümü olmayan maluller.
5- Vücudunun azalarından biri olmayan ve elleri hasar gördüğünden abdest için başkasından yardım alan maluller.
Cevap: Genel olarak kıyamda istikrarı (sebat) olursa, namazın zikir ve hareketlerini yerine getirirken istikrarı koruyabilirse, rükûu ve yedi uzuvla secdeyi tam olarak yapabilirse ve sahih olarak abdest alabilirse imamlık için gerekli olan diğer şartlara sahip olduğu bilindikten sonra diğerlerinin namazda ona uymalarının sakıncası yoktur; aksi durumda sakıncalıdır.

Soru 590: Ben dini ilimler talebesiyim. Sağ elimi bir ameliyat sonucu kaybettim. Son zamanlarda İmam Hu-meyni'nin uzvu nakıs olan birinin nakıs olmayan kimseye imamlık etmesini caiz bilmediğini öğrendim; dolayısıyla bugüne kadar imam olarak namaz kıldırdığım müminlerin namazlarının hükmü nedir?
Cevap: Şer'î hükmü bilmeyerek size uyan memum-ların geçmiş namazları sahihtir.
Onlara ne namazı yenilemek ve ne de kaza farz değildir.

Soru 591: Ben dinî ilimler talebesiyim. Savaşta ayak parmaklarımdan yaralandım (ayağımın baş parmağı tamamen sağlamdır) şimdi ben hüseyniyelerden birinde cemaat imamıyım; bunun şer'î bir sakıncası var mı?
Cevap: Bu kadarlık bir eksiklik cemaat imamı olmaya engel değildir. Elbette el veya ayak tamamen kopar veya felç olursa , o şekilse imamlık sakıncalıdır.


İMAMIN KIRAATİNİN SAHİH OLMAYIŞININ HÜKMÜ

Soru 584: Namazda kıraatin sıhhatinin gerekliliği yönünden münferit (tek kılınan) namaz ile imam veya memumun namazı arasında fark var mıdır?
Cevap: Mükellefin kıraati sahih olmazsa ve öğrenmeye de muktedir olmazsa namazı sahihtir; ancak, başkalarının namazda ona uyması sahih değildir.

Soru 585: Bazı cemaat imamlarının kıraatleri harfleri doğru talaffuz etmek açısından sahih değildir, harfleri sahih bir şekilde çıkış yerlerinden telaffuz edebilen bir kimsenin namazda onlara uyması sahih midir? Bazıları diyorlar ki, namazı cemaatle kılıp sonra yenilemen gerekir; ancak, namazı yenilemeye fırsatım yoktur, vazifem nedir? Acaba, cemaat namazına katılıp Fatiha ve sureyi sessiz okuyabilir miyim?
Cevap: Memuma göre cemaat imamının kıraati sahih değilse namazda ona uyması ve cemaat namazı doğru değildir. Namazı yenileyemezse uymamasının sakıncası yoktur; ancak sesli kılınması gereken namazı cemaat imamına uyduğunu göstermek için sessiz kılması sahih ve yeterli değildir.

Soru 586:
Bazıları, cemaat imamlarından bazılarının ya harfleri veya harflerin harekesini olduğu gibi telaffuz etmediklerinden dolayı kıraatlerinin sahih olmadığına inanmaktalar; yenilemeye gerek kalmadan namazda bu imamlara uymak sahih midir?
Cevap: Kıraatin sıhhatinde ölçü, Arapların "Bu, şu harfin çıkarılışıdır, başka harfin değil" diyecekleri şekilde harfleri telaffuz etmek, Arapça dil bilginlerinin kaydettikleri şekle uygun olarak kelimenin kıvam ve heyetinde rolü olan harekeleri gözetmektir. Dolayısıyla, me-mum imamın kıraatinin ölçülere uygun ve sahih olmadığını görürse ona uyması sahih değildir ve eğer buna rağmen uyarsa namazı sahih değildir ve yenilemesi gerekir.

Soru 587: Cemaat imamı namaz esnasında bir kelimenin yeri geçtikten sonra onu nasıl telaffuz ettiğinde şüphe ederse ve namazı bitirdikten sonra o kelimeyi yanlış okuduğunu anlarsa imamın ve memumların namazlarının hükmü nedir?
Cevap: Namazın sıhhatine hükmedilir.

Soru 588: Cemaat imamının tecvit açısından zikir ve kıraatin yanlış okuduğunu gören ve öte yandan cemaat namazına katılmadığı için bir çok iftiralara maruz kalan bir kimsenin vazifesi nedir?
Cevap: Mamuma göre cemaat imamının kıraati sahih olmaz ve neticede memumun nazarında imamın na-mazı sahih olmazsa ona uyamaz; ancak ukalaî (akıllı insanların tasdik ettiği) bir maksatla görünüşte (uymak için) cemaate katılmasının sakıncası yoktur.


CEMAAT HÜKÜMLERİ

Soru 548: Cemaat namazında imam nasıl niyet etmelidir; cemaat niyeti mi, münferit mi?
Cevap: Cemaat faziletini elde etmek isterse imamın cemaat niyeti etmesi gerekir; ancak imamlık kastı olmaksızın namaza başlarsa onun namazının ve diğerlerinin ona uymasının sakıncası yoktur.

Soru 549:
Askeri mekanlarda -idari saatlerde kılınan- cemaat namazı vakitlerinde askeriyeye mensup olan bazı görevliler işlerinden dolayı cemaat namazına katıla-mıyorlar. Oysa işi idari saatten sonraya veya bir sonraki güne bırakmak mümkündür; onların bu amelleri namazı hafife almak sayılır mı?
Cevap: Cemaat namazına katılmak kendiliğinden farz değildir; ancak, kendi vaktinde kılınması daha faziletlidir. Namazın ilk vaktinin ve cemaat namazının faziletine erişmek için idari işleri bu ilâhî farizayı cemaatle ve en az vakitte yerine getirebilecek şekilde ayarlasınlar.

Soru 550: Devlet dairelerinde cemaat namazı için çalışmaya ara verildiğinde namazhanelerde, namazdan ön-ce veya sonra yahut iki namaz arasında düzenlenen ve farz namazdan daha fazla vakit tutan tevessül duası veya diğer uzun dualar yahut müstehap namaz gibi farz olmayan ameller hakkında görüşünüz nedir?
Cevap: İslâm'ın şiarlarından olan bu ilâhî farizayı (namazı) yerine getirmek için düzenlenen cemaat namazı dışında okunan fazla dua ve müstehap ameller idari saatin zayi olmasına ve görevlerini geciktirmeye sebep olursa sakıncalıdır.

Soru 551:
Çok sayıda insanların katılarak cemaat namazı kıldıkları yerin ezan ve ikaamet sesinin duyulduğu 50 veya 100 metre yakınlığında ikinci bir yerde cemaat namazı düzenlemek sahih midir?
Cevap: Böyle düzenlenen ikinci bir cemaatin sakıncası yoktur; ancak dini tören olan cemaat namazının daha görkemli olmasını sağlamak için müminlerin bir yer-de toplanarak hep birlikte bir cemaat namazı oluşturmaları daha uygundur.

Soru 552: Camide cemaat namazı kılınırken bir veya birkaç münferit olarak (tek başlarına) namaz kılıyorlar, bu hareketin hükmü nedir?
Cevap: Bu amel cemaat namazını zayıflatmak ve halkın adil bildiği cemaat imamına hakaret ve saygısızlık sayılırsa caiz değildir.

Soru 553: Bir mahallede birkaç cami var ve bütün bu camilerde cemaat namazı kılınıyor. Bu arada, bir camiyle arasında on ev ve diğer camiyle arasında iki ev kadar mesafe bulunan bir evde de cemaat namazı kılınıyor; bunun hükmü nedir?
Cevap: Cemaat namazı vahdete vesile olmalıdır, tef-rika ve ihtilaf ortamı yaratmak vesilesi değil. Caminin yakınında olan evde cemaat namazı kıldırmak ihtilâf ve tefrikaya sebep olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 554: Caminin yönetim kurulunun teyit ettiği sabit imamdan izin almaksızın o camide başka birisinin cemaat namazı kıldırması caiz midir?
Cevap: Cemaat namazı kıldırmak, sabit imamdan izin almaya bağlı değildir; ancak namaz vaktinde cemaat namazı için camide hazır olduğu zaman sabit imamı rahatsız etmemek daha iyidir; hatta bu iş (sabit imamdan izin almaksızın cemaat namazı kıldırmak) fitne ve benzeri şeylere sebep olursa haramdır.

Soru 555: Cemaat imamı bazen konuşmalarında din alimine uygun olmayan şakalar yaparsa bununla adaletten düşer mi?
Cevap: Şeriata aykırı bir davranış olmazsa adelete zarar vermez.

Soru 556: İnsan iyice tanımadığı bir cemaat imamına uyabilir mi?
Cevap: İmamın adaleti hangi yolla olursa olsun me-muma sabit olursa ona uymak caizdir ve cemaat sahihtir.

Soru 557:
Birisini adil ve takvalı bilen, aynı zamanda adil bildiği söz konusu adamın bazı yerlerde kendisine zulmettiğine inanan kimse buna rağmen onu adil bilebilir mi?
Cevap: O adamın (zulmettiğini bildiği kimsenin) bilerek, kasten, kendi ihtiyarıyla ve şer'î bir delili olmaksızın o işi yaptığı ispatlanmazsa onun fasık olduğuna hükmetmesi caiz değildir.

Soru 558: Marufu emretmeye ve münkerden nehyet-meye gücü olduğu halde bunu yapmayan bir cemaat imamına uymak caiz midir?
Cevap: Söz konusu cemaat imamına göre geçerli sayılan bir mazeretten dolayı marufu emretmeyi terk ettiği ihtimali söz konusu olduğu için sırf bu iş (marufu emretmeyi terk etmesi) onun adaletine zarar vermez ve ona uymanın sakıncası yoktur.

Soru 559: Sizce adaletin anlamı nedir?
Cevap: Adalet, şer'î açıdan haram olan işleri yapmaya engel olan ve takvalı olmayı gerektiren nefsanî bir halettir ve adaletin ispat olması için de genelde adaletli olmayı gösteren hüsn-i zahir (zahiren iyi oluşu) yeterlidir.

Soru 560: Biz bir grup genciz ve hüseyniyelerde bir araya geliyoruz. Namaz vakti yaklaşınca adil kişilerden birisini öne geçirerek namazda ona uyuyoruz; ancak bazıları itiraz ederek "İmam Humeyni, alim olmayan bir kimsenin arkasında namaz kılmayı haram etmiştir" diyorlar; bunun hükmünü açıklar mısınız?
Cevap: Eğer din alimlerine ulaşmanız mümkünse, alim olmayan insanlara iktida etmeyiniz.

Soru 561: İki kişi cemaat namazı düzenleyebilir mi?
Cevap: Maksat, birisi imam ve diğeri memum olmak üzere iki kişiden oluşan cemaat namazı teşkil etmek olursa sakıncası yoktur.

Soru 562: Memumun, cemaatle kıldığı öğle ve ikindi namazında Fatiha ve sureyi okumasının farz olmayışına nazaran dikkatini toplamak için Fatiha ve sureyi okursa namazının hükmü nedir?
Cevap: Öğle ve ikindi gibi sessiz kılınması gereken namazlarda imam Fatiha ve sureyi okumakla meşgulken memumun sessiz durması farzdır ve dikkatini toplamak için bile olsa Fatiha ve sureyi okuması caiz değildir.

Soru 563: Cemaat imamının, bütün trafik kurallarına uyarak cemaat namazına gitmek için bisikletten yararlanmasının hükmü nedir?
Cevap: Bunun ne adalete bir zararı vardır, ne de imamlığın sıhhatine.

Soru 564: Cemaat namazının sonları olması nedeniyle cemaat namazına yetişemeyen kimse cemaat namazının sevabına yetişmek için tekbiretü'l-ihram getirir, ayak parmakları üzerinde oturur ve imamla birlikte teşehhüdü okur, imamın selâmından sonra ayağa kalkarak birinci rekâtı okur; sorum şudur: Dört rekâtlı namazların ikinci rekâtının teşehhüdünde de böyle yapması caiz midir?
Cevap: Cemaat namazının sevabına ulaşmak için bu şekilde imama uymak cemaat imamının namazının son rekâtındaki teşehhüdüne mahsustur.

Soru 565: Cemaat imamının kıldırdığı namaz için ücret alması caiz midir?
Cevap: Namaz için alması caiz değildir. Ancak namazın ön hazırlıkları ( mesela yol ücreti gibi) için alabilir.

Soru 566: Cemaat imamının bir bayramda iki namaz -veya mutlak olarak bir vakitte iki namaz- için imamlık yapması caiz midir?
Cevap: Günlük farz namazlarda cemaat namazını ikinci kere diğer memumlar için yenilemenin sakıncası yoktur; hatta bu iş müstehaptır da; ancak bayram namazında sakıncalıdır.

Soru 567: Cemaat namazında imam yatsı namazının üçüncü veya dördüncü rekâtında ve memum da ikinci rekâtta olursa memumun Fatiha ve sureyi sesli okuması farz mıdır?
Cevap: Fatiha ve sureyi sessiz okuması farzdır.

Soru 568:
Cemaat namazının selâmından sonra Re-sulullah'a (s.a.a) salât getirme ayeti okunur ve namaz kılanlar Hz. Muhammed (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'ne (a.s) üç salavat getirirler ve ondan sonra da üç tekbir getiriliyor ve daha sonra siyasi sloganları (yani müminlerin yüksek sesle okudukları dua ve teberriyi) söylüyorlar; bunun bir sakıncası var mıdır?
Cevap: Salât ayetini(1) okumak ve Resulullah'la (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine (a.s) salavat getirmenin sakıncasız olduğu gibi beğenilen bir iştir ve onun sevabı da vardır. Ayrıca, büyük İslâm İnkılabı'nın amaç ve hedeflerini hatırlatan ve İslâmî şiarları yüceltmek sayılan tekbir ile diğer İslâmî sloganları dile getirmek beğenilir bir harekettir.

Soru 569: Cemaat namazına ikinci rekâtta uyan kimse şer'i hükmü bilmeyişinden dolayı sonraki rekâtta yerine getirmesi gereken teşehhüt ve kunutu yerine getir-mezse namazı sahih midir?
Cevap: Namazı sahihtir; ancak ihtiyat gereği teşehhüdü kaza ederek iki sehiv secdesi yerine getirmesi gerekir.

Soru 570: -İmama uymanın sahih oluşunda- namazda kendisine uyulan imamın razı olması şart mıdır? Ve acaba memuma uymak sahih midir?
Cevap: İmama uymanın sıhhatinde cemaat imamının rızası şart değildir; namazda memum olan kimseye cemaatla namazına devam ettiği müddetçe uymak sahih değildir.

Soru 571: Biri memum, diğeri imam olmak üzere iki kişi cemaat namazı kılıyor. Üçüncü kişi gelerek ikinci kişiyi (memumu) imam sanıp ona uyar ve namazdan sonra onun imam değil, memum olduğunu anlarsa üçüncü kişinin namazının hükmü nedir?
Cevap: Memuma uymak sahih değildir; ancak bilmeyerek uyar da rükû ve secdelerde kendi münferit vazifesini yerine getirirse; şöyle ki, kasten veya yanlışlıkla bir rüknü azaltmaz ve çoğaltmazsa namazı sahihtir.

Soru 572:
Yatsı namazı kılmak isteyen bir kimsenin akşam namazı kılan cemaate uyması sahih midir?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 573:
İmamın durduğu yerin memuma oranla yüksek olmaması hükmüne riayet etmemek namazı batıl eder mi?
Cevap: İmamın durduğu yerin memumun durduğu yere oranla yüksekliğinin şer'î açıdan affedilen miktardan fazla oluşu cemaat namazının batıl olmasına sebep olur.

Soru 574: Cemaat namazının saflarının birini bütünüyle namazı seferî olarak kılanlar oluşturur ve ondan sonraki safı namazı tam kılanlar oluşturursa, öndeki safta olanlar (namazı seferî olanlar) iki rekât kıldıktan sonra, sonraki iki rekâtta imama uymak için hemen kalkarlarsa acaba onların arkasındaki safta yer alanların namazlarının son iki rekâtı cemaat halinde kalır mı?
Cevap: Önceki safta yer alanların hepsinin namazı seferî olduğu takdirde, onlardan sonraki saflarda yer alanların cemaatlerinin sıhhati sakıncalıdır; ihtiyat gereği önceki safta olanlar selâm için oturduklarında sonraki safta yer alanlar niyetlerini münferit ederek namazlarını bitirmelidirler.

Soru 575: Memum namaz için birinci safın iki tarafından birinin başında durursa acaba onunla imam arasında vasıta olan diğer memumlar başlamadan önce namaza başlayabilir mi?
Cevap: Cemaat imamı namaza başladıktan sonra, onunla imam arasında vasıta olan memumlar namaza başlamak için hazırlanırlarsa o adam cemaat niyetiyle namaza başlayabilir.

Soru 576:
Bir kimse üçüncü rekâtta cemaate katılır ve imamın birinci rekâtta olduğunu sanarak hiçbir şey okumazsa namazını yenilemesi farz mıdır?
Cevap: Rükûa gitmeden önce bunun farkına varırsa kıraat etmesi (Fatiha ve sureyi okuması) farzdır; ancak rükûdan sonra farkına varırsa namazı sahihtir ve üzerine bir şey gelmez; ihtiyaten müstehap olarak kıraati yerine getirmediği için iki sehiv secdesi de yapmalıdır.

Soru 577:
Devlet dâirelerinde ve liselerde cemaat na-mazı kılmak için çok ciddi bir şekilde cemaat imamına ihtiyaç vardır; bölgede ise benden başka din alimi olmadığından çeşitli yerlerde bir fariza için üç veya dört kere cemaat imamı olmak zorunda kalıyorum; bir namazı bu şekilde ikinci defa kılmayı bütün taklit mer-cileri caiz bilmekteler; bu durumda ikiden fazlasını ihtiyat olarak kılınan kaza namazı niyetiyle kılmak caiz midir?
Cevap: İhtiyat için kılınan kaza namazıyla imamlık yapmak sahih değildir.

Soru 578: Şehrin camilerinden birinin yakınındaki üniversiteye ait binada üniversite sorumluları tarafından cemaat namazı kıldırılıyor. Aynı zamanda o camide de cemaat namazı kıldırılıyor; buna binaen camideki cemaat namazına katılmanın hükmü nedir?
Cevap: Memuma göre uyma ve cemaat namazının sıhhati için gerekli şer'î şartlara sahip olan cemaat namazına katılmanın, aynı anda cemaat namazı kılınan ca-miye yakın olsa bile sakıncası yoktur.

Soru 579: Müçtehit olmadığı halde yargı işinde çalışan imamın arkasında namaz kılmak sahih midir?
Cevap: Yargı görevini yürütmesi, ataması sahih olan kimsenin atamasıyla olursa ona uymanın sakıncası yoktur.

Soru 580: Seferî meselesinde İmam Humeyni'yi taklit eden bir kimsenin İmam Humeyni'yi taklit etmeyen bir cemaat imamına uymasının hükmü nedir; özellikle Cuma namazında?
Cevap: Farklı kişileri taklit etmek namazda imama uymanın sıhhatine engel olmaz; ancak memumun taklit merciinin fetvasına göre seferî olan ve cemaat imamının taklit merciinin fetvasına göre tam olan namazda veya bunun tam tersi durumda imama uymak sahih değildir.

Soru 581: Cemaat imamı tekbiretü'l-ihramdan (ifti-tah tekbirinden) sonra yanlışlıkla rükûa giderse memu-mun vazifesi nedir?
Cevap: Memum cemaat namazına katıldıktan sonra bunun farkına varırsa niyetini münferit ederek (cemaat namazından ayrılarak) Fatiha ve sureyi okuması farzdır.

Soru 582: Medreselerde baliğ olmayan talebelerden birkaçı cemaat namazının üçüncü veya dördüncü safından sonra durur ve o saflardan sonra imama uyan mükelleflerin namazlarının hükmü nedir?
Cevap: Bu takdirde sakıncası yoktur.

Soru 583: Cemaat imamı mazur olursa, cemaat namazı kıldırabilmesi için gusül yerine teyemmüm alması yeterli midir?
Cevap: Şer'an mazur olursa cenabet guslü yerine teyemmümle cemaat imamlığı yapabilir ve ona uymanın da sakıncası yoktur.


Ahzâb Suresi'nin 56. ayet-i kerimesi. Ayetin meali şöyledir: "Allah ve melekleri Peygamber'e salât getirirler, ey iman edenler siz de ona salât getirin ve tam bir selâmla onu selâmlayın."

BÜYÜK OĞLUN BABASININ NAMAZINI KAZA ETMESİ

Soru 537: Babam iki yıl süren beyin rahatsızlığı yü-zünden iyiyi kötüden ayırt edemiyordu, yani tefekkür ve düşünme gücünü kaybetmişti; dolayısıyla bu iki yıl zarfında namaz ve oruçlarını yerine getiremedi; babam has-ta olmayıp da sağlıklı olsaydı oruç ve namazlarının kazası, evin büyük oğlu olduğum için, benim üzerime farz olacağını biliyorum; ama bu durumda babamın hasta olarak yerine getirmediği oruç ve namazlarının kazası yine üzerime farz mıdır?
Cevap: Düşünme gücünün zaafı delilik denecek kadar olmazsa ve namaz vakti boyunca baygın da olmazsa babanızın yerine getirmediği namazları kaza etmek farzdır.

Soru 538: Bir adam ölürse oruçlarının keffaretini ver-mek kimin üzerine farzdır? Oğul ve kızlarına keffareti vermek farz mıdır, yoksa onu başka birisi de verebilir mi?
Cevap: Babanın üzerine farz olan muhayyer keffaret olsa, şöyle ki, keffaret olarak oruç tutmakla it'am (fakirleri doyurmak) hususunda muhayyer (serbest) idiyse, bu durumda keffaret, geriye bıraktığı mirastan çıkarılabilirse mirastan alınmalıdır ve eğer çıkarılamazsa ihtiyaten farz olarak büyük oğlu oruç tutmalıdır.

Soru 539:
Yaşlı bir adam bazı sebeplerden dolayı ailesinden ayrılmıştır ve şimdi de onlarla irtibat kurması çok zordur. Evin büyük oğlu olan bu adamın bu süre içerisinde babası vefat etmiştir ve o, babasının üzerine ne kadar kaza namazı farz olduğunu vs. bilmiyor ve yine -bunları yerine getirmesi için- birini ecîr tutmaya parası da yoktur ve yaşlı olduğu için kendisi de kaza etmeğe gücü yetmiyor, vazifesinin ne olduğunu açıklar mısınız?
Cevap: Babasının kazaya bıraktığını bildiği namazları dışında üzerine bir şey farz değildir ve büyük oğlan mümkün olan her şekilde babasının namazlarını kaza etmesi farzdır; kaza etmekten aciz olursa mazurdur.

Soru 540: Anne-baba ölür de büyük çocuğu kız ve ikinci çocuğu ise erkek olursa namaz ve oruçlarının kazası oğluna farz mıdır?
Cevap: Ölçü, babasının erkek çocukları varsa erkek çocuklar arasında büyük oğlu olmasıdır ve sorudaki tak-dirde, babanın ve aynı şekilde annenin namaz ve orucunun kazası ikinci çocuğu olan oğlunun üzerine farzdır.

Soru 541:
Büyük oğul babasından önce ölürse -ister baliğ olsun ister olmasın- babanın namazlarının kazası diğerlerinin üzerinden kalkar mı?
Cevap: Babanın namaz ve oruçlarını kaza etmek vazifesi babanın ölüm sırasında hayatta olan büyük oğlunun üzerinedir; o oğlu babasının ilk çocuğu veya ilk oğlu olmasa bile durum aynıdır.

Soru 542: Ben babamın büyük oğluyum; acaba -ba-bamın farz namazlarını kaza etmem gerektiğinden- hayatta olduğu müddetçe -kazaya kalan namaz ve oruçlarını- babamdan sorup araştırmak benim görevim midir, yoksa babamın mı bana bildirmesi gerekiyor? Bana bildirmediği takdirde görevim nedir?
Cevap: Size araştırma ve sorma farz değildir; bu hu-susla ilgili olarak babanın vasiyet etmesi farzdır. Her halükârda, babanın büyük oğlu babasının vefatından son-ra onun yerine getirmediğini kesin olarak bildiği namaz ve oruçlarını kaza etmekle mükelleftir.

Soru 543: Bir adam ölür de sadece çocuklarının otur-duğu bir evi miras kalırsa, diğer taraftan üzerine namaz ve oruç kazası farz olursa, büyük oğlu da günlük meşguliyeti yüzünden onları kaza edemezse acaba bu evi satarak onun namaz ve oruçlarının kazasını başka birine yaptırması farz mıdır?
Cevap: Babanın üzerinde olan namaz ve oruçların kazası her durumda büyük oğlunun üzerine farzdır; ancak; meyyit, malının üçte biriyle kazaları için birisini ecîr tutmalarını vasiyet ederse ve malının üçte biri de üzerinde olan bütün kaza namaz ve oruçlar için yeterli olursa, mirasının üçte birini bu iş için harcamak farz olur.

Soru 544: Üzerine babasının kaza namazı farz olan büyük oğul ölürse büyük oğlun mirasçılarının üzerine bir şey gelir mi, yoksa kaza namazı babasının ikinci oğlunun mu üzerine intikal eder?
Cevap: Büyük oğlun üzerine farz olan babasının namaz ve oruçlarının kazası ne oğlunun ve ne de kardeşinin üzerine farz olmaz.

Soru 545: Babası hiç namaz kılmazsa onun bütün kaza namazlarını yerine getirmek büyük oğlunun üzerine farz mı olur?
Cevap: İhtiyaten (farz olarak) bu durumda da babasının namazlarını kaza etmesi gerekir.

Soru 546:
Bütün ibadetlerini kasten terk eden babanın 50 yıla yaklaşık bütün namaz ve oruçlarını kaza etmesi büyük oğlun üzerine farz mıdır?
Cevap: İsyan ederek terk ettiği durumda babasının kazalarının büyük oğla farz olmadığını söylemek uzak bir görüş değildir; ancak, bu gibi durumda da ihtiyata amel edip kazaları yerine getirmek terk edilmemelidir.

Soru 547: Babamın üzerine bir miktar kaza namazı farz olmuştur. Ancak, babam onları kaza edemiyor. Ben ise evin büyük oğluyum -babam hayatta olduğu müddetçe- babamın kılmadığı namazlarını kaza edebilir miyim veya bu iş için başkasını ecîr tutabilir miyim?
Cevap: Hayatta olan kimsenin namaz ve oruçlarını onun yerine başkasının kaza etmesi sahih değildir. 

KAZA NAMAZI

Soru 522: Ben on yedi yaşına kadar ihtilam, gusül vb. şeyleri bilmiyordum, bu konuda kimseden de bir şey duymamıştım, kendim de cenabet ve guslün farz oluşunun ne demek olduğunu anlayamıyordum; dolayısıyla bu yaşa kadar yerine getirdiğim namaz ve oruçlarım sakıncalıdır, buna göre üzerime farz olan vazifeyi açıklar mısınız?
Cevap: Cenabet halinde kıldığınız bütün namazların kazasını kılmanız farzdır, ancak cenabetin ne demek olduğunu bilmediğiniz halde tuttuğunuz oruçlar sahih ve yeterlidir; kazası da farz değildir.

Soru 523: Ne yazık ki, bilinçsizlik ve irade zaafı yüzünden çirkin istimna amelini yapıyordum, dolayısıyla bazen namaz kılmıyordum; ancak namazımı ne kadar kılmadığımı bilmiyorum. Ama; namazlarımı peş peşe terk etmiş değilim, sadece cenabetli olup gusül almadığım zamanlarda terk etmiş bulunmaktayım. Ben altı ay boyunca bu durumda olduğumu sanıyorum ve şimdi bu müddetin (altı ay) namazlarının kazasını yerine getirmeye kararlıyım; acaba, bu namazların kazası farz mıdır?
Cevap: Kılmadığınızı veya hadesli olarak kıldığınızı bildiğiniz günlük farz namazları kaza etmeniz farzdır.

Soru 524: Üzerine kaza namazının farz olup olmadığını bilmeyen bir kimsenin üzerine kaza namazı farz oluğu takdirde, kıldığı müstehap veya nafile namazlar kaza namazları yerine sayılır mı?
Cevap: Nafile ve müstehap namazlar kaza namazları sayılmazlar, üzerinde kaza namazı varsa kaza namazı niyetiyle kılması farzdır.

Soru 525:
Ben yaklaşık yedi ay önce bulûğ yaşına erdim ve bulûğ yaşına ermeden birkaç hafta önce bulûğ için tek belirtinin hicri kameri yılına göre on beş yaşını bitirmek olduğunu sanıyordum. Bu arada erkeklerin bulûğ belirtilerinden bahseden bir kitap okudum ve onda bulûğun bende varolan diğer belirtilerinin de olduğunu gördüm. Ancak; ben bu belirtilerin ne zaman gerçekleştiğini bilmiyorum; şimdi bu süre zarfındaki namaz ve oruçların kazasını etmek üzerime farz mıdır? Şunu da hatırlatayım ki, ben bazen namaz kılıyordum ve geçen yılın Ramazan ayının hepsini oruç tuttum; bu meselenin hükmü nedir?
Cevap: Şer'î bulûğ çağına eriştikten sonra yerine getirmediğinizi kesin olarak bildiğiniz bütün oruç ve namazların kazasını yerine getirmeniz farzdır.

Soru 526: Bir kişi Ramazan ayının, mesela yirmisinde, yirmi beşinde ve yirmi yedisinde olmak üzere üç kere cenabet guslü alırsa ve daha sonra gusüllerinden birisinin batıl olduğunu kesin olarak bilirse bu durumda namaz ve orucunun hükmü nedir?
Cevap: Orucu sahihtir; ancak üzerine farz olan görevini yerine getirdiğine emin olabilecek şekilde namazlarını kaza etmesi farzdır.

Soru 527: Cehalet yüzünden bir süre gusülde tertibe uymayan bir şahsın namaz ve orucunun hükmü nedir?
Cevap: Guslü batıl edecek şekilde tertibe riayet etmemişse, mesela baş ve boyunu yıkamadan önce sağ tarafı veya sağ tarafı yıkamadan sol tarafı yıkamışsa, bu durumda büyük hadesle kıldığı namazların kazası farzdır; ancak o zamanlar guslünün sahih olduğuna inanıyorduysa orucu sahihtir.

Soru 528: Bir yıllık namazını kaza etmek isteyen kimse nasıl kaza etmelidir?
Cevap: Namazlardan birisiyle başlayarak günlük farz namazları kıldığı gibi kılmalıdır.

Soru 529: Üzerine bir miktar kaza namazı farz olan kimse namazını aşağıdaki tertip üzere kaza edebilir mi?
1) Peş peşe yirmi sabah namazı.
2) Yirmi öğle ve yirmi ikindi namazı.
3) Yirmi akşam ve yirmi yatsı namazı. Bir yıl bu şekilde devam etmesi caiz midir?
Cevap: Namazı bu şekilde kaza etmenin sakıncası yoktur.

Soru 530: Bir adam başından aldığı darbe yüzünden eli, sol ayağı ve dili felç olmuştur. Ayrıca, namazı nasıl kılacağını unutmuş ve öğrenemiyor da; ancak, kitaptan okuyarak veya teyp kasetinden dinleyerek namazın muh-telif bölümlerini ayırt edebiliyor; şimdi namaz konusunda iki problemi var: Birincisi, idrar yerini temizleye-miyor ve abdest de alamıyor. İkincisi, namazın kıraatinde problemi var; bu adamın hükmü nedir? Yine yaklaşık altı ay kılmadığı namazlarının hükmü nedir?
Cevap: Bedenin necis olması -temizlemesi mümkün olmazsa-, namazına zarar vermez. -Diğerlerinin yardımıyla bile olsa- abdest veya teyemmüm alabilirse, hatta teyp kasetinden dinleme veya yazıya bakma vb. şekilde bile olsa kılabildiği şekilde namazını kılması farzdır ve bütün vakit boyunca baygın olması dışında kılmadığı namazların kazası da farzdır.

Soru 531: Gençliğimde öğle ve ikindi namazlarımı akşam, yatsı ve sabah namazından daha fazla kaza ettim; ancak, onların sayı ve sırasını bilmiyorum; acaba bu hususta devr namazı gerekli midir? Devr namazının ne olduğunu açıklar mısınız?
Cevap: Tertibe uymak farz değildir. Ama her günün namazını kaza ederken öğleyle ikindi ve akşamla yatsı arasında ki tertibe uyulmalıdır. Kılmadığınızı kesin olarak bildiğiniz miktarda namazlarınızı kaza etmeniz yeterlidir, sırayı koruyabilmek için namazları tekrarlamak ve devr etmek farz değildir size.
(Devr namazı, kaza olan namazların sırası bilinmediği tak-dirde, namazları sırasıyla yerine getirdiğini kesin olarak bilmesi için mevcut ihtimallerin hepsini uygulamaktır. Örneğin; bir öğle ve bir akşam namazının kaza olduğu bilinir, ancak hangisinin önce kaza olduğu bilin-mezse üzerine farz olan akşam ve öğle namazının kazasını sırasıyla yerine getirdiğini kesin olarak bilmesi için ilk önce bir akşam namazı ve sonra bir öğle namazı ve onun peşinden tekrar bir akşam namazı kılmalıdır veya bir öğle namazı ve ondan sonra bir akşam namazı ve onun da peşinden tekrar bir öğle namazı kılmalıdır. Bu durumda hangisi önce kaza olmuşsa sırasına göre kaza edilmiş olur.)

Soru 532: Bir kâfir, Müslüman olursa yerine getirmediği namaz ve oruçların kazası üzerine farz mıdır?
Cevap: Farz değildir.

Soru 533: Evlendikten sonra bazen benden sıvı bir akıntı geliyordu ve ben onun necis olduğuna inanarak cenabet guslü alıyor ve dolayısıyla abdest almaksızın namaz kılıyordum; bu akıntıya ilmihal kitaplarında "mezy" deniliyor; şimdi ben cenabetli olmaksızın gusül alarak abdestsiz kıldığım namazların hükmünün ne olduğunu bilmiyorum, açıklar mısınız?
Cevap: O akıntının çıkmasından sonra abdest almaksızın cenabet guslüyle kıldığınız bütün namazların kazasını yerine getirmeniz farzdır.

Soru 534: Bazıları-koministler tarafından İslâm aleyhine yapılan propaganda sonucu- birkaç yıl namaz ve diğer farizaları yerine getirmemişler. Ancak İmam Humeyni'nin gelmesinden sonra tövbe etmişler. Şimdi ise yerine getirmedikleri farizaların kazasını yerine getiremiyorlar, vazifeleri nedir?
Cevap: Yerine getirmedikleri farizaları mümkün olduğu miktarda kaza etmeleri farzdır. Yapamadıkları kısmında vasiyet etmelidirler.

Soru 535: Bir kişi ölür de üzerine Ramazan ayının orucu ve namazının kazası farz olur, erkek çocuğu olmaz ve geriye bıraktığı mal da eğer Ramazan ayının orucu için harcanırsa namazlarının kazası kalır ve eğer namazları için harcanırsa oruçları kalırsa bu durumda hangisini diğerine tercih etmek gerekir?
Cevap: Namazla oruç arasında tercih yoktur ve varislerinde onun mirasını, namaz ve oruçlarının kazasını yerine getirmek için harcamak zorunda değildirler. Ancak vasiyet ederse geriye kalan malının üçte birinin yettiği kadarıyla birisi kiralanarak namaz ve oruçlarının kazası yerine getirilmelidir.

Soru 536: Çoğu zaman namaz kılıyordum ve kılmadığım namazlardan bazılarının da kazasını yerine getirmişim. Kaza olmuş namazlarım, uykuda olduğum veya beden ve elbisemin necis olduğu ve onları temizlemenin bana ağır geldiği durumlarda kaza olmuştu; bu durumda günlük namazların, âyât ve seferî namazların kazasını (miktar olarak) nasıl hesaplamam gerekir?
Cevap: Kılmadığınız kesin olarak bildiğiniz miktarı kaza etmeniz yeterlidir, bu miktardan seferî ve âyât namazı olduğunu kesin olarak bildiğiniz miktarı seferî ve âyât namazı olarak kılmalısınız, geri kalanı da günlük namaz olarak kılmalısınız. Üzerinize bundan fazla bir şey gelmez.


NAMAZDAKİ ŞÜPHELERİN HÜKÜMLERİ

Soru 514: Namazın üçüncü rekâtında kunut tutup tutmadığında şüphe ederse hükmü nedir? Namazını tamamlaması mı gerekir, yoksa şüphe ettiğinde namazı bozması mı gerekir?
Cevap: Bu şüpheye itina edilmez ve namazı sahihtir; bu hususta mükellefin üzerine bir şey gelmez.

Soru 515: Nafile namazlarında rekâtlar dışındaki hususlarda şüpheye itina edilir mi? Mesela; bir mi, yoksa iki secde mi yaptığında şüphe ederse hükmü nedir?
Cevap: Nafile namazlarda, zikir ve amellerde şüphe etmenin hükmü farz namazlardaki şüphenin hükmüyle aynıdır; yeri geçmemişse itina edilir ve yeri geçmişse itina edilmez.

Soru 516: Kesiru'ş-şek (çok şüphe eden) kimse şüphesine itina etmemelidir; ancak namazda şüphe ederse vazifesi nedir?
Cevap: Vazifesi, şüphe ettiği şeyi yaptığını kabul etmesidir; ancak yaptığını kabul etmesi namazın batıl olmasını gerektirirse şüphe ettiği şeyi yapmadığını kabul etmelidir; bu konuda rekâtlar, ameller ve zikirler arasında hiçbir fark yoktur.

Soru 517: Birkaç yıl sonra ibadetlerinin batıl olduğunu anlayan veya bu konuda şüpheye düşen kimsenin vazifesi nedir?
Cevap: Amelden sonraki şüpheye itina edilmez; batıl olduğunu kesin olarak bildiği ibadetlerin ise telafisi mümkün olan miktarını kaza etmelidir.

Soru 518: Yanlışlıkla namazın bazı bölümlerini diğer bölümlerinin yerine yaparsa veya namaz esnasında başka yere bakarsa ya da yanlışlıkla konuşursa namazı batıl olur mu? Vazifesi nedir?
Cevap: Namazda yanlışlıkla yapılan işler namazı batıl etmez; sadece, bazı yerlerde sehiv secdesi yapmasını gerektirir, ama yanlışlıkla da olsa bir rüknü fazlalaştırır veya azaltırsa namazı batıl olur.

Soru 519: Namazın bir rekâtını unutur ve sonuncu rekâtta hatırlarsa; mesela namazın birinci rekâtını ikinci rekât sanarak üçüncü ve dördüncü rekâtı kılar ve son rekâtta onun üçüncü rekât olduğunun farkına varırsa şer'î vazifesi nedir?
Cevap: Selâmdan önce namazın eksik rekâtını yerine getirmeli ve daha sonra selâm vermelidir. Bu durumda vacip teşehhüdü yerinde yapmadığınızdan dolayı ihtiyat gereği onu kaza etmeli ve onun için iki sahiv secdesi yerine getirilmelidir.

Soru 520: İhtiyat namazının bir rekât mı, iki rekât mı kılınması gerektiği nasıl anlaşılır?
Cevap: İhtiyat namazının rekâtlarının sayısı namazda eksik olduğuna ihtimal verilen rekâtlar miktarıncadır; o halde iki ile dört arasında şüphe ederse iki rekât ihtiyat namazı kılması gerekir, üçle dört arasında şüphe ederse ayakta bir rekât veya oturarak iki rekat ihtiyat namazı kılması farzdır.

Soru 521: Namazın zikirlerinden veya Kur'ân'ın ayetlerinden ya da kunut dualarından bir kelimeyi farkında olmadan veya yanlışlıkla okursa sehiv secdesi farz olur mu?
Cevap: Farz olmaz. 

NAMAZI BATIL EDEN ŞEYLER

Soru 505: Teşehhüdde, Emirü'l-Müminin Hz. Ali'nin (a.s) velâyetine şahadet etmek namazı batıl eder mi?
Cevap: Namazı ve teşehhüdü taklit mercilerinin risalelerinde beyan ettikleri gibi yerine getirin ve hak olan bir şeyi dahi ona eklemeyin.

Soru 506: İbadetlerinde riyaya (amelleri gösteriş için yapmaya) tutulan bir kimse şimdi nefsiyle mücadele ediyor; bu mücadele de riya sayılır mı? Riyadan nasıl sakınmalıdır?
Cevap: Allah için yapılan işler , riyayla mücadele de buna dahil olmak üzere riya sayılmazlar.

Soru 507: Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin cemaat namazlarına katıldığımızda cemaat imamı Fatiha suresini okuduktan sonra yüksek sesle amin deniliyor. Bunun hükmü nedir?
Cevap: Sorudaki takdirde, onlara uymak "amin" kelimesini söylemeyi gerektirirse sakıncası yoktur, aksi durumda caiz değildir.

Soru 508: Bazen farz namazdayken çocuğun tehlikeli bir iş yaptığını görüyoruz; bu durumda çocuğu veya evdekileri uyarmak için Fatiha veya diğer surelerden bazı kelimeleri veya bazı zikirleri yüksek sesle okumak caiz midir? Namaz esnasında birisine bir şeyi anlatmak veya sorusuna cevap vermek için el veya kaşı oynatmanın hükmü nedir?
Cevap: Ayet ve zikir kastıyla okuması şartıyla diğerlerini uyarmak için ayet ve zikirleri okurken sesi yükseltmek, namaz durumundan çıkmaya sebep olmazsa sakıncası yoktur. Ama; namazda gerekli istikrarla ya da namazın şekliyle çelişen bir hareketi yapmak veya namazda konuşmak namazın batıl olmasına sebep olur.

Soru 509: Namaz kılan şahıs namaz esnasında güldürücü bir şeyi hatırlayarak veya komik bir olayın vuku bulmasından dolayı gülerse namazı batıl olur mu?
Cevap: Sesli (kahkahayla) gülerse namazı batıl olur.

Soru 510: Namazda, kunuttan sonra elleri yüze çekmek namazı batıl eder mi? Namazı batıl ederse; günah da sayılır mı?
Cevap: Mekruhtur, ancak namazı batıl etmez.

Soru 511: Namazda gözleri kapamak caiz midir? Çünkü gözleri açmak fikrin namaz yerine başka şeylere kaymasına sebep oluyor.
Cevap: Namazda gözleri kapamanın şer'an bir sakıncası yoktur. Ancak mekruhtur.

Soru 512: Namaz esnasında bazen Kâfir Baasçı Sad-dam rejimiyle savaşta yaşadığım bazı manevî hâlleri hatırlıyorum ve bu, namazda daha fazla huşu etmeme yardımcı oluyor; bu, namazı batıl eder mi?
Cevap: Namazın sıhhatine zararı yoktur.

Soru 513: İki kişi, üç gün dargın olursa bu süre içinde namaz ve oruçları batıl olur mu?
Cevap: İki kişinin dargın olması ve aralarının bozulması namaz ve oruçlarını batıl etmez. Ancak şeriat bu davranışı kınamıştır.

SELÂM VERMENİN HÜKÜMLERİ

Soru 499: Selâmın has deyimiyle olmayan selâmı almakta görüşünüz nedir?
Cevap: Namazda olursa böyle bir selâmı almak caiz değildir; namaz dışında olursa (hareket ve işaretle değil) sözlü olup örfen selâm sayılırsa ihtiyat gereği böyle bir selâmı almak gerekir.

Soru 500: Erkek ve kız çocuklarının selâmını almak farz mıdır?
Cevap: Kadın ve erkeklerin selâmını almak nasıl farz ise, mümeyyiz (iyiyi kötüden ayıran) erkek ve kız çocuklarının selâmını almak da farzdır.

Soru 501: Birisi selâmı duyar da gaflet yüzünden veya başka bir sebepten dolayı cevap vermezse ve araya az bir fasıla girerse bu aradan sonra yine de selâmın cevabını vermek farz mıdır?
Cevap: Verilen cevap selâmın cevabıdır denilmeyecek kadar gecikirse, farz değildir.

Soru 502: Birisi "Esselâmu aleykum cemian" diye bir topluluğa selâm verirse ve diğerleri selâmı alırsa o toplulukta namaz kılan kimsenin selâmı alması farz mıdır?
Cevap: Selâmı başkası alırsa, ihtiyaten onun almaması gerekir.

Soru 503: Bir kişi bir anda birkaç kez selâm verirse veya birkaç kişi bir anda selâm verirlerse hepsine toplu olarak bir selâm vermek yeterli midir?
Cevap: Birinci durumda bir kere selâm vermek yeterlidir, ikincisinde ise hepsini kapsayacak bir kelimeyle (çoğul şahısla) hepsinin selâmını alma kastıyla bir kere selâm verirse yeterlidir.

Soru 504: "Selâmun aleykum" yerine sadece "selâm" diyen kimsenin selâmını almak farz mıdır?
Cevap: Örfen ona selâm denilirse selâmı almak farzdır. 

SECDE HÜKÜMLERİ

Soru 478: Kasıtlı olarak rükû zikrini secdede ve secde zikrini de rükûda okumanın sakıncası var mıdır?
Cevap: Allah Teala'nın mutlak zikri olarak okursa sakıncası yoktur; rükû, secde ve namazı sahihtir.

Soru 479: Birisi yanlışlıkla secdede rükû zikrini veya rükûda secde zikrini söylerse ve sonra hemen farkına vararak hatasını düzeltirse namazı batıl olur mu?
Cevap: Bunun sakıncası yoktur ve namazı sahihtir.

Soru 480: Namazı bittikten sonra veya namaz esnasında zikri yanlış söylediğinin farkına varırsa hükmü nedir?
Cevap: Zikrin, yani rükû ve secdenin yeri geçmişse üzerine bir şey gelmez.

Soru 481: Namazın üç ve dördüncü rekâtlarında "tes-bihat-ı erbaa"yı bir kere söylemek yeterli midir?
Cevap: Yeterlidir; ancak, üç kere tekrarlamak ihtiyata daha uygundur.

Soru 482: Namazda "tesbihat-ı erbaa"nın üç defa söylenmesi gerekmektedir; ancak insan yanlışlıkla dört defa söylerse, namazı kabul olur mu?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 483:
Namazın üç ve dördüncü rekâtlarında "tes-bihat-ı erbaa"yı üç kere mi, dört kere mi veya üçten az mı söylediğini bilmeyen kimse ne yapmalıdır?
Cevap: Bir kere de söylemek yeterlidir ve üzerine herhangi bir sorumluluk gelmez; eğer rükû etmemişse üç kere söylediğini kesin olarak bilinceye kadar tekrarlayabilir.

Soru 484: Namazda, kıyam halinde olduğu gibi, beden hareket halindeyken de "bi havlillahi..." zikrini okumak caiz ve sahih midir?
Cevap: Sakıncası yoktur; zâten bu zikir namazın bir sonraki rekâtı için kıyam edildiğinde söylenilir.

Soru 485: Zikirden maksat nedir? Acaba Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'ne salavat getirmeyi de kapsamına alır mı?
Cevap: Allah Teala'nın ismini kapsamına alan her şey zikirdir; Resulullah ve Ehl-i Beyti'ne (Allah'ın salavatı onların üzerine olsun) salavat ise en faziletli zikirlerdendir.

Soru 486: Bir rekâtlık "Vitir" namazında ellerimizi kunut için kaldırarak Allah Teala'dan hacetlerimizi istediğimizde; hacetlerimizi kendi dilimizle -mesela Fars-ça- söylememizin sakıncası var mıdır?
Cevap: Kunutta Farsça dua etmenin sakıncası yoktur; kunutta bütün dualar, Arapça olmayan herhangi bir dille okunabilir.

SECDE HÜKÜMLERİ




Soru 487: Çimento, mozaik üzerine secde ve teyemmüm etmenin hükmü nedir?
Cevap: Bunların üzerine secde etmenin ve bunlarla teyemmüm etmenin sakıncası yoktur. Gerçi ihtiyata uygun olan, bu ikisine teyemmüm ve secdeyi terk etmektir.

Soru 488: Elleri, namaz kılarken küçük delikleri olan mozaik üzerine koymanın sakıncası var mıdır?
Cevap: Soruda farz edildiği gibi olursa sakıncası yoktur.

Soru 489: Alnın toprağa değmesini engelleyecek kadar kir tabakası oluşmuş ve siyahlaşmış mühre secde etmenin sakıncası var mıdır?
Cevap: Kir, alınla toprak arasında engel oluşturacak miktarda olursa secde ve namaz batıldır.

Soru 490: Secde ederken alnı ve özellikle secde yeri türban veya çarşafla örtünmüş olan kadın -bu hâlde kıl-dığı- namazlarını yenilemesi farz mıdır?
Cevap: Secde esnasında bunun farkında olmazsa namazlarını yenilemesi farz değildir.

Soru 491: Bir kadın secde yaptığında alnının tamamen toprağa değmediğini, başörtüsü veya çarşafın engel olduğunu anlarsa başını mühürden kaldırıp engeli giderdikten sonra tekrar secdeye koymasının hükmü nedir?
Engeli giderip yeniden başını mühre koyması müstakil secde sayılırsa kıldığı namazların hükmü nedir?
Cevap: Alnının toprağa değmesi için başını kaldırmadan oynatmalıdır; toprağa secde etmek için başını yerden kaldırması bilgisizlik veya unutkanlıkla olursa ve bu işi yalnızca bir rekâtta ve iki secdenin birinde yaparsa namazı sahihtir ve yenilemesi farz değildir. Ancak; toprağa secde etmek için başını yerden kaldırması kasıtlı olur veya bu işi bir rekâtın iki secdesinde de yaparsa namazı batıldır ve yenilemesi farzdır.

Soru 492: Secde halinde yedi uzvun yere temas etmesi farzdır; ancak, biz savaşta malul olduğumuz için özel sağlık durumumuz nedeniyle tekerlekli sandalye kullanmaktayız, bu yüzden namazda ya toprağı kaldırıp alnımıza koyuyoruz veya mührü sandalyenin koluna bırakarak onun üzerine secde yapıyoruz; bu amelimiz sahih midir?
Cevap: Mührü(Üzerine secde edilen toprak.) sandalyenin koluna veya benzeri bir şeyin üzerine bırakarak ona secde etmeniz mümkünse öyle yapın ve namazınız sahihtir, aksi durumda -bunu yapamıyorsanız- işaretle bile olsa rükû ve secdeyi mümkün olan her şekilde yerine getirin ve bunun sakıncası yoktur. Allah'ın izniyle muvaffaksınız.

Soru 493:
Mukaddes ziyaret yerlerinde -haremlerde- yere döşenen mermer taşlarının üzerine secde etmenin hükmü nedir?
Cevap: Mermer taşının üzerine secde etmenin sakıncası yoktur.

Soru 494: Secdede ayağın baş parmağına ilaveten diğer parmakların da yere temas etmesinin hükmü nedir?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 495: Son zamanlarda namaz için rekât ve secdelerin sayısını belirleyen ve bir hadde kadar şüpheyi gideren "mühr-i emin" diye bir mühür yapmışlar. Bunu yapan şirket, taklit mercilerinin bunun üzerine secde edilmesini caiz bildiklerini iddia ediyor; mührün altında çelikten bir yay var; dolayısıyla alın üzerine koyulduğunda mühür aşağı doğru hareket etmektedir. Bunun üzerine secde etmenin sahih olup olmadığı konusunda görüşünüz nedir?
Cevap: Üzerine secde edilmesi sahih olan şeylerden olursa ve alnı üzerine koyduktan ve bastıktan sonra sabit durursa, üzerine secde etmenin sakıncası yoktur.

Soru 496:
Secdeden kalkıp oturunca hangi ayağımızı diğerinin üzerine koymalıyız?
Cevap: Sağ ayağın üstünü sol ayağın iç kısmının üzerine koymak müstehaptır.

Soru 497: Secde ve rükûda farz zikri okuduktan sonra hangi zikri okumak daha faziletlidir?
Cevap: Farz zikrin kendisini tek sayıyla bitirmek kaydıyla tekrarlamak; ve secdede buna ilâveten dünyevî ve uhrevî hacetler için dua etmek ve selevat getirmek müstehaptır.

Soru 498: Radyo veya teyp kasetinden secde ayeti dinlenildiğinde şer'î vazife nedir?
Cevap: Soruda sorulduğu şekilde secde vacip olur.

ZİKİR

Soru 478: Kasıtlı olarak rükû zikrini secdede ve secde zikrini de rükûda okumanın sakıncası var mıdır?
Cevap: Allah Teala'nın mutlak zikri olarak okursa sakıncası yoktur; rükû, secde ve namazı sahihtir.

Soru 479: Birisi yanlışlıkla secdede rükû zikrini veya rükûda secde zikrini söylerse ve sonra hemen farkına vararak hatasını düzeltirse namazı batıl olur mu?
Cevap: Bunun sakıncası yoktur ve namazı sahihtir.

Soru 480: Namazı bittikten sonra veya namaz esnasında zikri yanlış söylediğinin farkına varırsa hükmü nedir?
Cevap: Zikrin, yani rükû ve secdenin yeri geçmişse üzerine bir şey gelmez.

Soru 481: Namazın üç ve dördüncü rekâtlarında "tes-bihat-ı erbaa"yı bir kere söylemek yeterli midir?
Cevap: Yeterlidir; ancak, üç kere tekrarlamak ihtiyata daha uygundur.

Soru 482: Namazda "tesbihat-ı erbaa"nın üç defa söylenmesi gerekmektedir; ancak insan yanlışlıkla dört defa söylerse, namazı kabul olur mu?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 483:
Namazın üç ve dördüncü rekâtlarında "tes-bihat-ı erbaa"yı üç kere mi, dört kere mi veya üçten az mı söylediğini bilmeyen kimse ne yapmalıdır?
Cevap: Bir kere de söylemek yeterlidir ve üzerine herhangi bir sorumluluk gelmez; eğer rükû etmemişse üç kere söylediğini kesin olarak bilinceye kadar tekrarlayabilir.

Soru 484: Namazda, kıyam halinde olduğu gibi, beden hareket halindeyken de "bi havlillahi..." zikrini okumak caiz ve sahih midir?
Cevap: Sakıncası yoktur; zâten bu zikir namazın bir sonraki rekâtı için kıyam edildiğinde söylenilir.

Soru 485: Zikirden maksat nedir? Acaba Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'ne salavat getirmeyi de kapsamına alır mı?
Cevap: Allah Teala'nın ismini kapsamına alan her şey zikirdir; Resulullah ve Ehl-i Beyti'ne (Allah'ın salavatı onların üzerine olsun) salavat ise en faziletli zikirlerdendir.

Soru 486: Bir rekâtlık "Vitir" namazında ellerimizi kunut için kaldırarak Allah Teala'dan hacetlerimizi istediğimizde; hacetlerimizi kendi dilimizle -mesela Fars-ça- söylememizin sakıncası var mıdır?
Cevap: Kunutta Farsça dua etmenin sakıncası yoktur; kunutta bütün dualar, Arapça olmayan herhangi bir dille okunabilir.

SECDE HÜKÜMLERİ




Soru 487: Çimento, mozaik üzerine secde ve teyemmüm etmenin hükmü nedir?
Cevap: Bunların üzerine secde etmenin ve bunlarla teyemmüm etmenin sakıncası yoktur. Gerçi ihtiyata uygun olan, bu ikisine teyemmüm ve secdeyi terk etmektir.

Soru 488: Elleri, namaz kılarken küçük delikleri olan mozaik üzerine koymanın sakıncası var mıdır?
Cevap: Soruda farz edildiği gibi olursa sakıncası yoktur.

Soru 489: Alnın toprağa değmesini engelleyecek kadar kir tabakası oluşmuş ve siyahlaşmış mühre secde etmenin sakıncası var mıdır?
Cevap: Kir, alınla toprak arasında engel oluşturacak miktarda olursa secde ve namaz batıldır.

Soru 490: Secde ederken alnı ve özellikle secde yeri türban veya çarşafla örtünmüş olan kadın -bu hâlde kıl-dığı- namazlarını yenilemesi farz mıdır?
Cevap: Secde esnasında bunun farkında olmazsa namazlarını yenilemesi farz değildir.

Soru 491: Bir kadın secde yaptığında alnının tamamen toprağa değmediğini, başörtüsü veya çarşafın engel olduğunu anlarsa başını mühürden kaldırıp engeli giderdikten sonra tekrar secdeye koymasının hükmü nedir?
Engeli giderip yeniden başını mühre koyması müstakil secde sayılırsa kıldığı namazların hükmü nedir?
Cevap: Alnının toprağa değmesi için başını kaldırmadan oynatmalıdır; toprağa secde etmek için başını yerden kaldırması bilgisizlik veya unutkanlıkla olursa ve bu işi yalnızca bir rekâtta ve iki secdenin birinde yaparsa namazı sahihtir ve yenilemesi farz değildir. Ancak; toprağa secde etmek için başını yerden kaldırması kasıtlı olur veya bu işi bir rekâtın iki secdesinde de yaparsa namazı batıldır ve yenilemesi farzdır.

Soru 492: Secde halinde yedi uzvun yere temas etmesi farzdır; ancak, biz savaşta malul olduğumuz için özel sağlık durumumuz nedeniyle tekerlekli sandalye kullanmaktayız, bu yüzden namazda ya toprağı kaldırıp alnımıza koyuyoruz veya mührü sandalyenin koluna bırakarak onun üzerine secde yapıyoruz; bu amelimiz sahih midir?
Cevap: Mührü(Üzerine secde edilen toprak.) sandalyenin koluna veya benzeri bir şeyin üzerine bırakarak ona secde etmeniz mümkünse öyle yapın ve namazınız sahihtir, aksi durumda -bunu yapamıyorsanız- işaretle bile olsa rükû ve secdeyi mümkün olan her şekilde yerine getirin ve bunun sakıncası yoktur. Allah'ın izniyle muvaffaksınız.

Soru 493:
Mukaddes ziyaret yerlerinde -haremlerde- yere döşenen mermer taşlarının üzerine secde etmenin hükmü nedir?
Cevap: Mermer taşının üzerine secde etmenin sakıncası yoktur.

Soru 494: Secdede ayağın baş parmağına ilaveten diğer parmakların da yere temas etmesinin hükmü nedir?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 495: Son zamanlarda namaz için rekât ve secdelerin sayısını belirleyen ve bir hadde kadar şüpheyi gideren "mühr-i emin" diye bir mühür yapmışlar. Bunu yapan şirket, taklit mercilerinin bunun üzerine secde edilmesini caiz bildiklerini iddia ediyor; mührün altında çelikten bir yay var; dolayısıyla alın üzerine koyulduğunda mühür aşağı doğru hareket etmektedir. Bunun üzerine secde etmenin sahih olup olmadığı konusunda görüşünüz nedir?
Cevap: Üzerine secde edilmesi sahih olan şeylerden olursa ve alnı üzerine koyduktan ve bastıktan sonra sabit durursa, üzerine secde etmenin sakıncası yoktur.

Soru 496:
Secdeden kalkıp oturunca hangi ayağımızı diğerinin üzerine koymalıyız?
Cevap: Sağ ayağın üstünü sol ayağın iç kısmının üzerine koymak müstehaptır.

Soru 497: Secde ve rükûda farz zikri okuduktan sonra hangi zikri okumak daha faziletlidir?
Cevap: Farz zikrin kendisini tek sayıyla bitirmek kaydıyla tekrarlamak; ve secdede buna ilâveten dünyevî ve uhrevî hacetler için dua etmek ve selevat getirmek müstehaptır.

Soru 498: Radyo veya teyp kasetinden secde ayeti dinlenildiğinde şer'î vazife nedir?
Cevap: Soruda sorulduğu şekilde secde vacip olur.

KIRAAT HÜKÜMLERİ

Soru 456: Sesli kılmadığımız namazların hükmü nedir?
Cevap: Erkeklerin sabah, akşam ve yatsı namazlarında Fatiha ve sureyi sesli okumaları farzdır. Bilerek sessiz okurlarsa namazları batıl olur. Ancak yanılarak veya hükmü bilmediğinden dolayı olursa sakıncası yoktur.

Soru 457: Sabah namazının kazasını kılmak istediğimizde sesli mi kılmamız gerekir, sessiz mi?
Cevap: İster kaza olsun, ister edâ her durumda, sabah, akşam ve yatsı namazlarında hatta gündüz kaza edilse bile Fatiha ve sureyi sesli okumak (erkeklere) farzdır. Sesli okuma bilerek terk edilirse namaz batıl olur.

Soru 458: Bir rekâtın niyet, tekbiret'ül-ihram, Fatiha suresi, sure, rükû ve secdeden oluştuğunu, diğer taraftan öğle ve ikindi namazının bütün rekâtlarının, akşam namazının üçüncü rekâtının ve yatsı namazının son iki rekâtının sessiz kılınması gerektiğini de biliyoruz; ancak radyo ve televizyonda üçüncü rekâtın rükû ve secdesini sesli kıldıklarını görüyoruz. Oysa üçüncü rekâtın rükû ve secdesi de sessiz kılınması gereken rekâtın bir cüzüdür; bu meselenin hükmünü açıklar mısınız?
Cevap: Sabah, akşam ve yatsı namazlarını sesli kılmanın, öğle ve ikindi namazlarını ise sessiz kılmanın farz oluşu yalnız Fatiha ve surenin kıraati (okunuşu) için geçerlidir. Nitekim, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rekâtından sonraki rekâtları sessiz kılmanın farz oluşu da sadece Fatiha veya tesbihatın okunuşu için geçerlidir. Rükû ve secde zikrinde, teşehhüdü, selâmı okumada ve günlük beş vakit namazın diğer zikirlerinde mükellef sesli ve sessiz okuma arasında serbesttir.

Soru 459: -Günlük on yedi rekât dışında- on yedi rekât da ihtiyaten kaza namazı kılmak isteyen kimse sabah, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rekâtını sesli mi kılması gerekiyor, sessiz mi?
Cevap: İhtiyaten kılınsa bile günlük namazları sesli veya sessiz kılmanın farz oluşunda kazayla edâ arasında hiçbir fark yoktur.

Soru 460: Salat (namaz) kelimesinin "ta" harfiyle bit-tiğini biliyoruz, ancak ezanda hayye ala's-salah ("ha" harfiyle) şeklinde okunuyor; bu sahih midir?
Cevap: Vakfedildiğinde (durulduğunda) salat kelimesini "ha" ile bitirmenin sakıncası olmadığı gibi bu gereklidir de.

Soru 461: İmam Humeyni (kuddise sirruh) "Fatiha Suresi'nin Tefsiri"nde "melik" şeklindeki kıraatın "malik" şeklindeki kıraata tercih edildiğini ileri sürmüştür; farz ve farz olmayan namazlarda Fatiha Suresi'ni okurken bu kelimeyi her iki şekilde okumak sahih midir?
Cevap: Bu hususta ihtiyat etmenin (her ikisini de okumanın) sakıncası yoktur.

Soru 462: Namaz kılan kimse "gayr'il-mağzubi aleyhim..." cümlesini okurken hemen atfetmek yerine vakfetmesi ve sonra "ve lez-zallîn" cümlesini söylemesi sahih midir ve yine teşehhütte "Allahumme salli ala Mu-hammedin ve Âl-i Muhammed" cümlesinde "Muhammed" kelimesi üzerinde vakfederek daha sonra "ve Âl-i Muhammed" söylemesi sahih midir?
Cevap: Cümlenin bütünlük ve birliğini bozmayacak kadar vakfetmenin sakıncası yoktur.

Soru 463: İmam Humeyni'ye (kuddise sirruh) şöyle bir soru yöneltildi:
Tecvid ilminde "zad" harfinin telaffuzu hususunda birkaç görüşün olduğuna göre siz hangi görüşe amel ediyorsunuz?
İmam (kuddise sirruh) bu soruya şu cevabı verdi:
Harflerin mahreçlerini -çıkış yerini- tecvid bilginlerinin görüşüne göre bilmek farz değildir; her harfin telaffuzu, Arap örfünde "bu şahıs şu harfi edâ etti" denecek şekilde olmalıdır.
Soru şudur:
a) "Arap örfünde bu şahıs şu harfi edâ etti" ibaresinin yorumu nasıldır?
b) Tecvid kuralları sarf ve nahiv kuralları gibi Arap örfü ve lügatinden alındığına göre, Arab'ın örf ve lügatinin birbirlerinden ayrıldığı nasıl söylenebilir?
c) Bir kimse kıraatteki harfleri doğru mahreçlerinden -çıkış yerlerinden- edâ etmediğini veya genel olarak harf ve kelimeleri doğru bir şekilde edâ etmediğini -sağlam bir yolla- bilirse ve her açıdan sahih kıraati öğrenmeye uygun ortam olursa, şöyle ki: Öğrenmek için iyi bir yeteneği veya uygun bir fırsatı olursa -yeteneği çerçevesinde- sahih kıraati veya sahihe yakın bir kıraati öğrenmeye çalışması farz mıdır?
Cevap: Kıraatin sıhhatinde ölçü, tecvit kurallarının iktibas ve istihraç kaynağı sayılan Arapların nezdinde-ki kıraattir. Buna göre, tecvit bilginlerinin, harflerden birinin nasıl kıraat edildiği hususundaki farklı görüşleri Arapların bu harfi nasıl telaffuz ettiklerinde anlayış ihtilafından kaynaklanıyorsa merci ve kaynak Arapların kendi örfleridir; ancak farklı görüşler Arapların bu harfin telaffuzu hakkındaki ihtilaflarından kaynaklanıyorsa bu durumda mükellef istediği görüşü seçmekte serbesttir. Kıraatı sahih olmayan şahıs imkanlar ölçüsünde sahih kıraatı öğrenmek için çaba sarf etmelidir.

Soru 464: İlk baştan niyeti veya alışkanlığı Fatiha ve sonra İhlâs Suresi'ni okumak olan kimse hangisini oku-yacağını tayin etmeden gaflet sebebiyle "bismillahirrah-manirrahim" derse başa dönerek hangisini okuyacağını belirledikten sonra yeniden besmele çekmesi gerekir mi?
Cevap: Yeniden "Bismillahirrahmanirrahim" demesi gerekmez, ondan sonra okumak istediği herhangi bir sure için ilk önce söylediği besmele yeterlidir.

Soru 465: Farz namazlarda Arapça kelimelerini kamil olarak edâ etmek farz mıdır? Kelimeler sahih ve kamil Arapça'yla telaffuz edilmezse namazın sıhhatine hükmedilir mi?
Cevap: Namazda Fatiha, sure ve diğer bütün zikirlerin sahih bir şekilde okunması farzdır; namaz kılan kimse Arap kelimelerini gerektiği şekilde okuyamazsa öğrenmesi farzdır ve eğer öğrenmekten aciz olursa ma-zurdur.

Soru 466: Namazda içten okumaya -yani kelimeleri telaffuz etmeyerek içinden geçirmeye- kıraat söylenebilir mi?
Cevap: Buna kıraat söylenmez, namazda ancak kelimeleri kıraat denecek şekilde telaffuz etmek yeterlidir.

Soru 467:
Bazı müfessirlere göre Fil, Kureyş, İnşirah ve Duhâ gibi Kur'ân-ı Kerim'in bazı sureleri tek başına kamil bir sure sayılmazlar. Dolayısıyla, -namazda- bu surelerden birini, mesela Fil suresini okuyan kimse hemen peşinden Kureyş suresini de okumalıdır, yine İnşirah suresini okuyan peşinden Duhâ Suresi'ni de okumalıdır. Eğer, bir kimse meseleyi bilmeyerek namazda sadece Fil suresini veya İnşirah suresini okursa vazifesi nedir?
Cevap: Bu meseleyi öğrenmede tembellik etmeyen kimsenin geçmiş namazları sahihtir.

Soru 468: Namaz esnasında gaflet ederek öğle namazının üçüncü rekâtında Fatiha ve sureyi okursa ve namazını bitirdikten sonra bunun farkına varırsa namazı yeniden kılması farz mıdır? Farkına varmasa namazı sahih midir?
Cevap: Sorudaki takdirde namazı sahihtir ve üzerine hiçbir şey gelmez.

Soru 469: Acaba kadınlar; sabah, akşam ve yatsı namazlarında fatiha ve sureyi sesli okuyabilirler mi?
Cevap: Sesli veya sessiz kılmak kendi isteklerine bağlıdır. Ancak namahrem seslerini duyuyorsa sessiz okumaları daha iyidir.

Soru 470: İmam Humeyni (kuddise sirruh) öğle ve ikindi namazında sessiz kılmanın ölçüsünü, ses tonunun çıkmaması biliyordu ve biz biliyoruz ki on harf dışında diğer harfler cehrî (aşikâr) okunan harflerdir; buna göre, öğle ve ikindi namazlarını sessiz kılacak olursak cehrî okunan on sekiz harfi nasıl edâ etmeliyiz?
Cevap: Sessiz kılmada ölçü, cehrî okunan harflerin ses tonunu çıkarmamak değildir; ölçü söz konusu ses tonunu izhar etmemektir; sesli kılmada ölçü ise onu açıktan söylemektir.

Soru 471:
İster erkek olsun, ister kadın İslâm'a yeni giren ve Arap dilini bilmeyen yabancılar namaz ve diğer dini farizalarını nasıl edâ etmeleri gerekir? Esasen bu durumda Arapça öğrenmeye gerek var mıdır?
Cevap: Namazda tekbiretü'l-ihram, Fatiha, sure, teşehhüt ve selâmı ve yine Arapça'nın şart olduğu diğer bütün şeyleri öğrenmek farzdır.

Soru 472: Gece nafilelerinin veya sesli kılınması gereken namazların nafilelerinin de sesli kılınmasına ve yine sessiz kılınması gereken farz namazların nafilelerinin de sessiz kılınmasına dair delil var mıdır. Cevabınız olumlu ise sesli kılınması gereken farz namazların nafilelerinin sessiz kılınması ve bunun aksi yeterli midir? Bu konuda fetvanız nedir?
Cevap: Sesli kılınması gereken farz namazların nafilelerini sesli ve sessiz kılınması gereken farz namazların nafilelerini de sessiz kılmak müstehaptır; ancak muhalefet edilir de tersine kılınırsa yine de yeterlidir.

Soru 473: Namazda Fatiha suresini okuduktan sonra tam bir sureyi okumak farz mıdır, yoksa Kur'ân-ı Kerim'den bir miktar okumak da yeterli midir? Birinci durumda sureyi okuduktan sona Kur'ân-ı Kerim'in bazı ayetlerini okumak caiz midir?
Cevap: Günlük farz namazlarda tam bir sure yerine Kur'ân-ı Kerim'den birkaç ayet okumak yeterli değildir; ancak tam bir sure okuduktan sonra Kur'ân unvanıyla birkaç ayet okumanın sakıncası yoktur.

Soru 474:
Namazda Fatiha ve sureyi veya kelimelerin harekelerini -önemsemeyiş veya konuştuğu lehçesi yüzünden- yanlış okursa, mesela "yuled" kelimesini fet-heyle okuyacağına kesreyle okuyup "yulid" derse hükmü nedir?
Cevap: Kasıtlı veya öğrenmeye gücü olduğu halde öğrenmeyen bir cahil olursa namazı batıldır, aksi durumda namazı sahihtir. Elbette geçmiş namazlar, bu şekilde kılmanın sahih olduğuna emin olunarak kılınmışlarsa sahihtirler ve kaza gerektirmezler.

Soru 475: Okuma-yazma bilmeyen 35-40 yaşlarındaki bir kimse, çocuklukta anne-babasından namazı öğren-memiş; bu şahıs, namazı sahih okumayı öğrenmek için çaba harcamasına rağmen namazın zikir ve kelimelerini sahih bir şekilde edâ edemiyor; hatta bazı kelimeleri hiç söyleyemiyor, bu adamın namazı sahih midir?
Cevap: Söyleyebildiği kadarını söylerse namazı sa-hihtir.

Soru 476: Ben namazı anne ve babamdan öğrendiğim ve okulda bize öğrettikleri gibi telaffuz ediyordum. Sonraları namazda yanlış kıraat ettiğimi anladım; İmam Humeyni'nin fetvasına göre kıldığım namazları yenilemek bana farz mıdır?
Cevap: Bu durumda kıldığınız geçmiş namazlar sahihtir; yenileme ve kaza gerekmez.

Soru 477: Duyu organları sağlam olan bir kimse hastalık dolayısıyla konuşma özelliğini yitirirse işaretle na-maz kılmasının hükmü nedir?
Cevap: Bu durumda namazı sahih ve yeterlidir.


EZAN VE İKAAMET

Soru 448: Bizim köyümüzde müezzin devamlı Mübarek Ramazan ayında halkın, sabah ezanı okunurken veya ezan bitinceye kadar yemek yiyebilmesi ve su içebilmesi için vaktin girmesinden birkaç dakika önce ezan okuyor; acaba bu iş caiz midir?
Cevap: Ezanın çabuk okunması halkı yanıltmazsa ve fecrin doğduğunu ilan etmek için olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 449: Bazıları marufu emretme ve münkerden nehyetme vazifesini yerine getirme amacıyla umuma ait yollarda toplu olarak ezan okuyorlar ve onların bu hareketinin bölgede fesadı önlemekte ve diğerlerini, özellikle gençleri namazı ilk vaktinde kılmaya teşvik etmekte büyük bir etkisi vardır.
Ancak, birisi bu hareketin İslâm dininde yeri olmadığını, bunun bid'at olduğunu öne sürdü ve onun bu sözü bizde şüphe uyandırdı; bu konuda görüşünüzü açıklar mısınız?
Cevap: Günlük farz namazları ilan etmek için ilk vakitte ezan okunması, onun işitenler tarafından tekrarlanması ve okunduğunda sesin yükseltilmesi tekit edilen şer'î müstehaplardandır; yolların kenarında topluca ezan okumak da hürmetsizliğe, yolu kapamaya ve başkalarını rahatsız etmeye sebep olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 450: Ezan okumak, siyasî-ibadî bir amel olup çok sevabı olduğundan bazı müminler namaz vakti girdiğinde, özellikle sabah namazı vaktinde evlerinin damına çıkarak hoparlörsüz ezan okumaya karar almışlar.
Sorum şu: Komşulardan bazıları bu amele itiraz ettiği durumda bunun hükmü nedir?
Cevap: Normal bir şekilde dam üstünde ezan okumanın sakıncası yoktur.

Soru 451: Mübarek Ramazan ayının seherlerine mah-sus programları (sabah ezanı dışında) herkesin duyması için caminin hoparlöründen yayınlamanın hükmü nedir?
Cevap: Mübarek Ramazan ayının gecelerinde Kur'-ân okumak, dua okumak, dini programlara katılmak vb. için halkın genelinin uyanık kaldığı yerlerde sakıncası yoktur; ancak caminin komşularını rahatsız edecek olursa caiz değildir.

Soru 452: Cami ve diğer merkezlerde sabah ezanından önce birkaç kilometreye ulaşan yüksek sesle Kur'-ân-ı Kerim ve ezandan sonra dua yayınlamak caiz midir? Bu durumun bazen yarım saatten fazla sürdüğünü de hatırlatalım.
Cevap: Sabah namazının vaktinin girdiğini ilan etmek için yaygın olan şekilde ezanı hoparlörden yayınlamanın sakıncası yoktur; ancak hangi vakitte olursa olsun caminin hoparlöründen Kur'ân, dua vb. şeyleri yayınlamanın komşuları rahatsız ettiği taktirde şer'î bir dayanağı yoktur; hatta bu iş sakıncalıdır. Esasen Kur'ân ve dua yayınlayarak başkalarını rahatsız etmek doğru değildir.

Soru 453: Erkeğin, namaz için kadının okuduğu ezanla yetinmesi caiz midir?
Cevap: Erkeğin kadının ezanıyla yetinmesi sakıncasız değildir.

Soru 454: Farz namazlar için okunan ezan ve ikaa-mette Hz. Ali'nin (a.s) emirliğine, velâyetine dair üçüncü şahadeti vermek hususunda görüşünüz nedir?
Cevap: Şer'an ezan ve ikaametin cüzü değildir; ancak ezan ve ikâmetin bir cüzü olduğu kastıyla olmazsa sakıncası yoktur. Hatta Resulullah'ın (Allah'ın selâmı ona ve masum vasilerine olsun) halifesi hususunda kendi inancını itiraf etmek ve dile getirmek için olursa şer'-an iyi bir iştir.

Soru 455:Bir müddettir bel ağrısına yakalanmış bulunuyorum ve bazı vakitler ağrısı o kadar artıyor ki namazı oturarak kılmak zorunda kalıyorum. Bu durum göz önünde bulundurularak; eğer namazı ilk vaktinde kılarsan oturarak kılmak gerekirse ve son vaktinde kılarsan ayakta kılabilme ihtimalin varsa, ne yapmam gerekir?
Cevap: Eğer namazı son vakitte ayakta kılabilme ihtimali veriyorsanız ihtiyat gereği son vakte kadar beklemeniz gerekir. Ancak özrünüzden dolayı namazı ilk vaktinde kılarsanız ve vaktin sonuna kadar da bu özür bertaraf olmazsa namazınız sahihtir. Elbette özrünüzün namazın son vaktine kadar bertaraf olmayacağından emin olduğunuz için namazı ilk vakitte oturarak kılarsanız ve daha sonra vakit bitmeden özrünüz bertaraf olursa namazı yeniden kılmanız gerekir. 

GÜMÜŞ VE ALTIN KULLANMAK

Soru 439: Erkeklerin altın yüzük takmasının hükmü nedir? (Özellikle namazda.)
Cevap: Erkeklerin altın yüzük takması caiz değildir ve onunla kılınan namaz ihtiyatı vacip gereği batıldır.

Soru 440: Erkeklerin beyaz altından (platinden) yapılmış yüzük takmasının hükmü nedir?
Cevap: Beyaz altın denilen şey, sarı altında bulunan maddenin aynısına sahipse ve sadece bir madde eklenerek beyazlatılmışsa haramdır. Ancak altın onda çok az olur ve örfte ona altın denmezse, onu kullanmanın sakıncası yoktur. Ayrıca platin kullanmanın sakıncası yoktur.

Soru 441: Ziynet için olmaz ve kimse de göremezse, şer'an altın takmalarının sakıncası var mıdır?
Cevap: Ziynet kastıyla olmasa ve başkaları görmese bile erkeklerin mutlak surette altın takmaları haramdır.

Soru 442:
Erkeklerin altın kullanmasının hükmü nedir? Bazılarının nikah akdi okunması gibi kısa bir zaman için erkeğin altın takmasının sakıncasının olmadığını iddia ettiklerini görüyoruz.
Cevap: Erkeklerin altın kullanmaları haramdır; ister kısa süreli olsun, isterse uzun süreli, haram olma yönünden hiçbir farkı yoktur.

Soru 443: Namaz kılanın elbisesinin hükümlerini ve erkeğin altınla ziynet etmesinin haram olduğunu dikkate aldığımızda şu hususların hükmü nedir:
a) Altınla ziynetlenmekten maksat erkeklerin mutlak olarak, hatta kemik ameliyatı ve diş yaptırma gibi durumlarda bile altın kullanmaları mıdır?
b) Yaşadığımız bölgenin gelenekleri gereği, yeni evlenen gençler sarı altından olan nişan yüzüğü takarlar; bunun halkın genelinde kesinlikle erkek için ziynet sayılmadığı, sadece kişinin evlilik hayatına başladığının belirtisi olduğu dikkate alındığında bunun hükmü ne olur?
Cevap: a) Erkeklerin altın kullanmasının haram oluşunun ölçüsü ona "ziynet" denilmesi değildir. Her ne şekilde ve her ne niyetle olursa olun, erkeklerin altın takmaları haramdır. Neticede altın takmak ister yüzük olsun, ister bilezik, ister zincir vb. olsun erkeklere haramdır. Ama ameliyatta veya diş yapımında erkeğin altın kullanmasının sakıncası yoktur.
b) Erkeklerin sarı altından olan nişan yüzüğü takmaları mutlak surette haramdır.

Soru 444: Kadınların kullanmadığı erkeklere mahsus altın mücevherlerin yapım ve satımının hükmü nedir?
Cevap: Altın mücevherler yapmak erkeklerin kullanması için olursa haramdır; yine onun bu gayeyle alım ve satımı da haramdır.

Soru 445: Bazı misafirliklerde gümüş tabaklarda tatlı sunduklarını görmekteyiz; bu, gümüş tabakta yemek yemek sayılır mı? Hükmünü açıklar mısınız?
Cevap: Yemek kastıyla gümüş tabaktan bir şey almak haramdır.

Soru 446: Erkekler için dişleri altınla kaplamak veya altın diş taktırmak caiz midir?
Cevap: Sakıncası yoktur; ancak ziynet için olursa -ikisi aşağı ve ikisi yukarıda olmak üzere- öndeki dört dişte sakıncalıdır.

Soru 447: Dişleri altınla kaplamanın sakıncası var mıdır? Dişleri platinle kaplamanın hükmü nedir?
Cevap: Dişleri altın veya platinle kaplamanın sakıncası yoktur; ancak ziynet için olursa dişleri, özellikle alt ve üst taraftan ön dişleri altınla kaplatmak sakıncasız değildir.



NAMAZ KILANIN ELBİSESİ

Soru 425: Necis olduğuna dair şüpheye düştüğüm elbiseyle kıldığım namaz batıl mıdır?
Cevap: Necasetinde şüphe edilen elbise pak hükmündedir ve onunla namaz kılmak sahihtir.

Soru 426: Almanya'dan deri bir kemer satın aldım. Onun doğal deri mi, suni deri mi ve yine tezkiye edilmiş (şer'î ölçülere göre kesilmiş) hayvanın mı, yoksa tezkiye edilmemiş hayvanın mı olduğunu bilmiyorum. Onunla namaz kılmanın şer'an bir sakıncası var mıdır? Kıldığım namazların hükmü nedir?
Cevap: Doğal deri olup olmadığında şüphe edilirse onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur; ancak onun doğal deri olduğu tespit edilir; ama şer'î ölçülere göre tezkiye edilip edilmediğinde şüphe edilirse necis değildir, ancak onunla kılınan namaz batıldır. Önceden kılınan namazlar ise hükmü bilmediğinizden dolayı sahihtir.

Soru 427: Bedeninde veya elbisesinde necaset olmadığını düşünerek namaz kılan şahıs, sonradan bedeninin veya elbisesinin necis olduğunun farkına varırsa na-mazı batıl mıdır? Namaz esnasında bunun farkına varırsa hüküm nedir?
Cevap: Bedeninin veya elbisesinin necis olduğunu bilmeyerek namaz kılar ve sonra necis olduğunu anlarsa namazı sahihtir, dolayısıyla namazını yeniden kılması veya kaza etmesi farz değildir; ama namaz esnasında farkına varırsa, namazı batıl edecek bir şey yapmadan, necisin giderilmesi mümkün olursa bu işi yapmalı ve namazını tamamlamalıdır, ancak namazın şeklini koruyarak necisi gideremezse ve vakit de geniş olursa, namazı bozup necisi giderdikten sonra namazı yeniden kılması farzdır.

Soru 428: Eti yenilmeyen hayvanların bir parçasının insanın üzerinde bulunduğunda ihtiyaten farz olarak namazı yenilemesi gerektiğini söyleyen bir müçtehidi taklit eden kimse, eğer doğru şekilde kesilip kesilmediğinde şüphe ettiği bir hayvana ait deri parçasını namazda üzerinde bulundurursa bu halde kıldığı namazların hükmü nedir?
Cevap: Tezkiye edilip edilmediğinde (şer'î usullere göre kesildiğinde) şüphe edilen hayvan, yenilmesinin haram oluşu ve onda namaz kılmanın caiz olmayışı açısından leş hükmündedir; fakat paktır. Elbette bu hükmü bilmeden kıldığı geçmiş namazlar sahihtir.

Soru 429: Bir kadın namaz esnasında saçının göründüğünün farkına varır da hemen örterse namazını yenilemesi farz mıdır?
Cevap: Saçını görünmesi kasten açmamışsa namazı yenilemek farz değildir.

Soru 430: Birisi idrar yerini taş veya ağaç ya da başka bir şeyle temizlemek zorunda kalır ve eve döndüğünde de suyla temizlerse; bu durumda namaz için iç çamaşırını değiştirmesi veya temizlemesi farz mıdır?
Cevap: Elbisesi idrar rutubetiyle necis olmamışsa temizlemesi farz değildir.

Soru 431: İthal edilen bazı sanayi araçlarının kullanımı ancak İslâm fıkhına göre kafir ve necis sayılan yabancı mütehassısların yardımıyla gerçekleşiyor; onlar, bu araçları el vasıtasıyla yağlıyorlar; dolayısıyla, bu araçların pak olması mümkün değildir.
Çalışma esnasında işçilerin beden ve elbiselerinin bu aletlere değdiğini iş arasında beden ve elbiselerini tamamen temizleme fırsatı bulamadıklarını dikkate alarak namazla ilgili olarak vazifelerinin ne olduğunu söyler misiniz?
Cevap: Makine ve aletleri çalıştıran kafirin, paklığına hükmedilen Ehlikitap oluşuna veya çalışma esnasında eldiven giydiğine ihtimal verilirse sırf kafir çalıştırdığı için makine ve aletlerin kesin olarak necis olduğu söylenemez; ancak, aletlerin dolayısıyla çalışma anında elbise ve bedenin necis olduğu kesin olarak bilindiği takdirde namaz için bedenin temizlenmesi ve elbisenin temizlenmesi ya da değiştirilmesi farzdır.

Soru 432: Namaz kılan şahsın, kan ile necis olmuş mendil veya benzeri bir şeyi üzerinde taşıması veya onu cebine bırakması namazı batıl eder mi?
Cevap: Mendil avret mahallini örtemeyecek kadar küçük olursa sakıncası yoktur.


Soru 433: Günümüzdeki mevcut alkollü kokuların sürülmüş olduğu elbiseyle namaz kılmak sahih midir?
Cevap: Söz konusu kokunun necis olduğu bilinmez-se, onunla namaz kılmanın sakıncası yoktur.

Soru 434: Namazda kadına vücudunu ne derecede örtmesi farzdır? Kısa kollu elbiseyle ve çorapsız olarak namaz kılmanın sakıncası var mıdır?
Cevap: Ölçü, elbisenin çarşaf gibi yüzün abdestte yıkanması farz olan miktarı, bileklere kadar eller, ayak bileklerine kadar da ayaklar dışında bütün bedeni örtmesidir.

Soru 435: Kadınlara namazda ayaklarını örtmeleri farz mıdır?
Cevap: Eğer namahrem görüyorsa bileklere kadar ayakları örtmek farz değildir.

Soru 436: Örtünürken ve namazda çenenin tamamını örtmek farz mıdır, yoksa sadece alt kısmını örtmek yeterli midir veya çeneyi örtmek, yüzün şer'an farz olan miktarını örtmenin mukaddimesi olduğu için mi farzdır?
Cevap: Çenenin tamamını değil, sadece alt kısmını örtmek farzdır; çünkü, çene yüzden sayılır.

Soru 437: Çorap ve takke gibi namazda örtü olarak yeterli olmayan necis olmuş şeyle ilgili hüküm, unutarak veya hükmü bilmeyerek ya da hükmü bilip de bunların necis olduğunu bilmeyerek kılınan namazlara mı mahsustur, yoksa mevzuda (namazda örtü sayılmayacak şeylerin necis olup olmadığında) şüphe etme veya hükümde (bu tür şeylerin necis olması namazı batıl edip etmediğinde) şüphe etme durumunu da mı kapsamına almaktadır?
Cevap: Hüküm sadece unutma ve bilmemek durumuna mahsus değildir; namazda örtü olarak yeterli olmayan bir şey necis olursa, bildiği ve farkında olduğu durumda bile onunla namaz kılmak caizdir.

Soru 438: Namaz kılan kimsenin üstünde kedi tüyü veya salyasının bulunması namazı batıl eder mi?
Cevap: Evet, namazın batıl olmasına sebep olur.



DİĞER DİNÎ YERLERİN HÜKÜMLERİ

Soru 420: Hüseyniyeyi belli şahıslar adına kaydettirmek caiz midir? Ve bu hayır işte katkısı olanlar buna razı olmazlarsa hükmü nedir?
Cevap: Dini törenlerin düzenlenmesi için umuma vakfedilen hüseyniyeleri belli kişilerin adına kaydettirmek caiz değildir ve böyle bir kayıta da gerek yoktur; her halükârda hüseyniyeleri bazı kişilerin adına kaydettirmek onun yapımında katkısı olan kimselerin tümümün izniyle olursa daha iyidir.

Soru 421: İlmihal kitaplarında cünüp ve hayız kadının Ehlibeyt İmamları'nın (a.s) haremlerine -türbeleri-ne- girmelerinin caiz olmadığı yazılmıştır; haremden mak-sat sadece kubbenin altı mıdır, yoksa kubbeye eklenen bütün binaları da kapsamına alır mı?
Cevap: Haremden maksat, kubbenin altı ve örfen harem ve türbe denilen yerlerdir. Sonradan eklenen binalar harem hükmünde değildir; dolayısıyla cami unvanı olmazsa cünüp kimsenin ve hayız kadının oraya girmesinin sakıncası yoktur.

Soru 422: Eski bir caminin yanında bir hüseyniye yapılmıştır, şimdi namaz kılanlar camiye sığmadıklarından söz konusu hüseyniyeden cami olarak yararlanmak için bu hüseyniyeyi camiye eklemek caiz midir?
Cevap: Hüseyniyede namaz kılmanın sakıncası yoktur; ancak hüseyniye, şer'an sahih bir şekilde hüseyniye olarak vakfedilmişse camiye dönüştürülmesi ve cami olarak bitişik olduğu camiye katılması caiz değildir.

Soru 423: İmamzadelerin türbelerine adak edilen sergi ve eşyaların bölgenin merkez camisinde kullanmanın hükmü nedir?
Cevap: İmamzadenin türbesinin ve ziyaretçilerinin ihtiyacından fazla olursa sakıncası yoktur.

Soru 424: Hz. Ebulfazl (a.s) ve diğerlerinin ismiyle kurulan hüseyniyeler cami hükmünde midir? Bu yerlerin hükmü nedir?
Cevap: Hüseyniyeler cami hükmünde değildir.


MESCİT HÜKÜMLERİ

Soru 387: İnsanın kendi mahallesindeki camide namaz kılmasının müstehap olmasına rağmen mahalle camisini boş bırakarak cemaat namazı için şehrin merkez camisine gitmesinin sakıncası var mıdır?
Cevap: Mahalle camisini terk etmek, diğer bir camide ve özellikle şehrin merkez camisinde cemaat namazı kılmak için olursa sakıncası yoktur.

Soru 388: Banilerinden bazılarının, kendileri ve kendi kabileleri için yaptıklarını iddia ettikleri camide diğerlerinin namaz kılmalarının hükmü nedir?
Cevap: Cami, cami olarak bina edildikten sonra bir kavme, gruba, kabileye ve soya mahsus olmaz; bütün Müslümanların ondan istifade etmesi caizdir.

Soru 389: Kadınların, namazlarını camilerde mi, yoksa evlerinde mi kılmaları daha faziletlidir?
Cevap: Camide namaz kılmanın faziletli oluşu erkeklere mahsus değildir.

Soru 390: Günümüzde Mescid-i Haram'la sa'y yeri olan Sefa ve Merve arasında yaklaşık yarım metre yüksekliğinde ve bir metre genişliğinde alçak bir duvar vardır, o duvar mescitle sa'y yeri arasında müşterektir; kadınlar, camiye girmeleri caiz olmayan adet günlerinde -ay başlarında- bu duvarın üzerinde oturabilirler mi?
Cevap: Duvarın, Mescid'in bir parçası olduğuna dair kesin bilgi olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 391: Mahalle camisinde spor yapmak veya uyumak caiz midir? Diğer camilerde hüküm nedir?
Cevap: Cami spor yeri değildir. Genel olarak caminin şanına aykırı işleri, camide yapmaktan sakınmak gerekir. Ayrıca camide uyumak ise mekruhtur.

Soru 392: Gençlere fikrî, kültürel, akidevî ve askerî eğitimler vermek için caminin avlusundan yararlanmak caiz midir? Bu işler için camilerin balkonlarından yararlanmanın hükmü nedir? Bu tür faaliyetler için tahsis edilmiş yerlerin azlığını da hatırlatmak isteriz.
Cevap: Bu, caminin avlu ve balkonunun nasıl vakfedildiğine bağlıdır. Bu alanda caminin cemaat imamı ve dernek üyelerinin görüşlerini almak şarttır; şunu da hatırlatayım ki, cemaat imamı ve dernek üyelerinin muvafakatiyle camilerde gençlere dinî dersler vermek iyi ve takdir edilir bir çalışmadır.

Soru 393: Bazı bölgelerde, özellikle köylerde camilerde düğün törenleri düzenliyorlar; yani evlerde şarkı söylüyor ve oynuyorlar, sonra kahvaltı veya akşam yemeklerini ise camide yiyorlar, bu iş şer'an caiz midir?
Cevap: Davetlilere camide yemek vermenin kendiliğinden sakıncası yoktur.

Soru 394: Bazı kooperatifler yerleşim bölgeleri yapıyorlar; ilk önce bu yerleşim bölgelerinde cami gibi umumi merkezlerin yapılması hususunda görüş birliği sağlanıyor. Acaba evler şirkete üye olanlara verilince üyelerden bazılarının önceki ittifaktan vazgeçerek, biz cami yapılmasına razı değiliz demeye hakları var mı?
Cevap: Şirket, bütün üyelerinin muvafakatini aldıktan sonra cami yapmaya başlar, bina tamamlanmış ve cami vakfolmuş olursa bazı üyelerin önceki anlaşmalarından vazgeçmelerinin bir etkisi yoktur; ancak bazı üyeler vakıf olması gerçekleşmeden önceki anlaşmalarından vazgeçerlerse bu durumda bütün üyelere ait olan mülkte (arsada) üyelerin rızası olmaksızın cami yapmak caiz değildir. Ancak lâzım bir akitte (anlaşmada) şirketin bütün üyelerine şirkete ait olan yerin bir bölümünü cami yapmaya ayrılması şart edilirse ve şirketin üyeleri de bunu kabul ederlerse bu durumda, anlaşmadan vazgeçmeye hakları yoktur ve vazgeçmelerinin de bir etkisi olmaz.

Soru 395: Gayr-i İslâmî kültürel saldırıya karşı çıkmak amacıyla yaklaşık otuz ilk ve ortaokul öğrencisini camide topladık; Bu grup, yaş ve fikir seviyelerine göre Kur'ân, ahkâm ve İslâmî ahlâk dersleri alıyorlar; Koro şeklinde ve org takımı olarak bu gruptan yararlanmanın hükmü nedir? Şer'î ölçülere, (İran'da) radyo, televizyon ve kültür bakanlığının kurallarına riayet edilerek bu tür müzik aletleriyle camide yapılan çalışmaların hükmü nedir?
Cevap: Kur’an, ahlak ve ahkam öğretmenin ve İslami marşların hazırlık çalışmalarını camide yapmanın sakıncası yoktur. Ancak camilerin şanının korunması vaciptir ve namaz kılanların rahatsız edilmemesi gerekir.

Soru 396: (İran'da) İslâmî irşad bakanlığı tarafından dağıtılan sinema filmlerini camide, Kur'ân derslerinde katılanlara göstermenin şer'î açıdan bir sakıncası var mıdır?
Cevap: Caminin, sinema filmlerinin gösterildiği bir yere dönüştürülmesi caiz değildir; ancak gerek duyuldu-ğu ve ihtiyaç görüldüğü zaman caminin imamının muvafakatiyle bazı dini filmleri göstermenin sakıncası yoktur.

Soru397: Masum imamların doğum günü münasebetiyle camilerde neşelendirici müziklerin yayınlanmasının şer'an sakıncası var mıdır?
Cevap: Açıktır ki, caminin özel dini bir hürmeti var-dır; dolayısıyla camiden müzik yayınlamak, onun hürmetine uygun olmazsa, haram olan eğlendirici türden bile olmasa haramdır.

Soru 398: Sesi caminin dışına çıkan cami hoparlörle-rinden istifade etmek ne zaman caizdir? Ezandan önce -hoparlörden- inkılabî marşlar ve Kur'ân-ı Kerim yayınlamanın hükmü nedir?
Cevap: Komşular ve mahallede oturanları rahatsız etmeyecek vakitlerde ezandan önce birkaç dakika Kur'-ân yayınlanmasının sakıncası yoktur.

Soru 399: Merkez camiinin tanımı nedir?
Cevap: Bir şehirde, bir kabileye veya çarşıya mahsus olmaksızın o şehrin halkının çoğunluğunun toplanması için yapılan camidir.

Soru 400: Camilerden birinin üstü örtülü bir bölümü otuz yıldır terkedilmiştir ve orada namaz kılınmamaktadır, bu yüzden harabeye dönüşmüş ve bir bölümü de ambar yapılmıştır. 15 yıldan beri burada yerleşmiş bulunan inkılap muhafızları son zamanlarda bazı onarımlar yapılmışlar. Bu onarımların sebebi ise bu binanın uygun olmayan durumu, özellikle tavanının yıkılmak üzere oluşuydu; ancak, bu birliklerde bulunan kardeşler caminin şer'î hükümlerini bilmediklerinden ve bilenlerin de onları aydınlatmadıklarından caminin bu bölümünde bir takım odalar yapmışlardır ve bu onarımlar için çok miktarda para harcanmıştır, şimdi binanın yapımı bitmek üzeredir; bunu dikkate alarak şu sorulara cevap verir misiniz:
1- Bu işi yöneten ve düzenleyenler, şer'î hükmü bilmedikleri takdirde bu iş için beytülmalden harcanan paradan şer'an sorumlu mudurlar? Ayrıca, bu yüzden günahkâr sayılırlar mı?
2- Harcanan paraların beytülmalden harcandığını göz önünde bulundurarak (caminin bu bölüme ihtiyacı olmadığı ve orada namaz kılınmadığı müddetçe) caminin bütün şer'î hükümlerine riayet edilerek bu odalarda Kur'ân ve din hükümlerinin öğretimi ve caminin diğer işleri için yararlanmak caiz midir? Yoksa, bu odaların yıkılması mı gerekir?
Cevap: Caminin üstü örtülü bölümünde yapılan odaların yıkılarak eski hâline dönüştürülmesi farzdır. Oraya harcanan paralarda ifrat ve tefrite düşülmemişse, ayrıca, bu iş bilerek yapılmamışsa ve öğrenmemekte de kusur edilmemişse herhangi birinin sorumlu olduğu söylenemez. Caminin üstü örtülü bölümünde cami imamının denetimi altında Kur'ân-ı Kerim, din ahkâmı ve diğer İslâmî öğreti halkaları oluşturmanın ve bu bölümden dinî törenler için yararlanmanın namaz kılanları rahatsız etmediği taktirde sakıncası yoktur; namaz ve benzeri ibadî vazifelere zarar dokunmaması ve halk birliklerinin camide bulunmaları için cemaat imamının, bu birliklerle ve caminin diğer sorumlularıyla yardımlaşması farzdır.

Soru 401: Birkaç cami cadde genişletme plânına gir-mektedirler. Taşıtların rahat hareket edebilmesi için bu camilerin bazılarının tamamen ve bazılarının da bir bölümünün yıkılması gerekiyor, bu hususta görüşünüzü nedir?
Cevap: Önemsenmemesi ve göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir maslahat olması dışında, camiyi veya caminin bir bölümünü yıkmak caiz değildir.

Soru 402: Halkın abdest alması için camilere bırakılan su, az miktarda şahsi istifadeler için kullanılabilir mi? Örneğin, esnaflar, soğuk su olarak veya arabaya koymak için bu sudan alabilirler mi? Bu camileri belirli bir şahıs vakfetmediğinden, onun izin vermesi diye bir şey de söz konusu değildir.
Cevap: Sadece namaz kılanların abdest almaları için vakfedildiği bilinmezse, örfen caminin bulunduğu mahallede komşular ve oradan geçenlerin bu gibi sudan yararlanmaları normal olursa, -ihtiyat etmek daha iyi olmasına rağmen- bu tür istifadelerin sakıncası yoktur.

Soru 403: Mezarlığın yanında bir cami var; Müslümanlar mezarları ziyarete geldiklerinde, -örneğin akrabalarının mezarlarını yıkamak için- camiden su alıyorlar, o suyun camiye vakfolunduğu veya genel halka ait olduğu bilinmiyor; suyun camiye vakfolmadığı, ancak, abdeste ve taharet için kullanmaya tahsis edildiği takdirde bu gibi tasarruflar caiz midir?
Cevap: Caminin dışındaki bir mezarı yıkamak için camiden su almak halk arasında yaygın olur ve kötü (münker) sayılmazsa ayrıca o suyun sadece abdest veya abdest ve taharet için vakfedildiğine dair delil de olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 404: Caminin onarıma ihtiyacı varsa şer'î hakimden veya onun vekilinden izin almak gerekir mi?
Cevap: Camiyi karşılık beklemeden -kendi veya hayır severlerin malıyla- onarmak, şer'î hâkimden izin almayı gerektirmez.

Soru 405: Üzerinde çok zahmet çektiğim mahalle camisinde defnedilmeye vasiyet etmem caiz midir? Ben bu caminin içinde veya avlusunda defnedilmeği arzulu-yorum.
Cevap: Vakıf akdi okunduğunda ölünün defnedilmesi istisna edilmemişse orada defin caiz değildir ve bu alanda vasiyetiniz geçerli değildir.

Soru 406: Bundan yaklaşık yirmi yıl önce bir cami yapılmış ve mübarek "Sahib'ez-Zaman" (Allah zuhurunu yakın eylesin) ismi verilmiştir ve bu ismin caminin vakıf akdinde zikredildiği de belli değildir; acaba caminin ismini merkez camii olarak değiştirmenin sakıncası var mıdır?
Cevap: Sadece ismin değiştirilmesinde sakınca yoktur.

Soru 407:
Burada eskiden beri süregelen yaygın bir adet var. Muharrem, safer, ramazan aylarında ve diğer dinî münasebetlerde harcanması için camiye adaklar yapılıyor. Son zamanlarda camilerde ısıtma ve benzeri teçhizatlardan yararlanılmaktadır. Mahalle ahalisinden biri ölünce camide onun için anma merasimi (Fatiha meclisi) düzenleniyor. Bu merasimlerde caminin aydınlatma ve ısıtmasından yararlanılıyor ve merasimi düzenleyenler bu masrafları karşılamıyorlar, bu şer'an caiz midir?
Cevap: Özel yas merasimleri ve benzerlerinde caminin imkanlarından yararlanmanın caiz oluşu o imkanların camiye ne adla adak adandığına veya ne için vakfedildiğine bağlıdır.

Soru 408:
Bir köyde yeni yapılmış bir cami var (bu cami eski caminin yerine inşa edilmiştir) yeri eski caminin bir parçası olan bu caminin bir köşesinde şer'î hükmü bilmemelerinden dolayı bir çayhane yapmışlar, onun üzerinde de bir kütüphane yapmışlar; bu hususta görüşünüz nedir?
Cevap: Önceki caminin yerinde çayhane yapmak sahih değildir ve oranın yine camiye dönüştürülmesi farzdır; caminin üstü de cami hükmündedir, dolayısıyla caminin bütün şer'î eser ve hükümleri orda da geçerlidir; ancak kitap mütalaa etmek için oraya kitap rafları bırakmak ve orada kitap bulundurmak namaz kılanlara engel olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 409:"Köylerin birinde yıkılmak üzere olan bir cami vardır, yol açmaya engel olmadığından onu yıkmak için de herhangi bir gerekçe yok." Acaba bu camiyi tamamen yıkmak caiz midir? Bu camiye ait bir miktar eşya da var, bu eşyalar kime verilmelidir?
Cevap: Camiyi yıkmak caiz değildir ve genel olarak caminin harabe olması onu camilikten çıkarmaz; caminin eşyaları ve gelirlerine eğer o camide ihtiyaç olmazsa istifade etmek için diğer camilere verilmesinin sakıncası yoktur.

Soru 410: Şimdiki vakıflarda caminin bir parçasını oluşturan kütüphaneler gibi, caminin binasına girmeden ve camide tasarruf etmeden caminin avlusunun bir köşesinde müze yapmak caiz midir?
Cevap: Caminin avlusunun vakıf şekliyle çelişirse veya caminin binasının değişmesine sebep olursa caminin avlusunda müze veya kütüphane yapmak caiz değildir. Bu iş için caminin yakınında ayrı bir yer yapmak daha iyidir.

Soru 411:
Vakfedilmiş bir yerde cami, dini medrese ve umumi kütüphane yapılmıştır; bunların hepsi şimdi faaliyet halindedir. Burası şimdi belediyenin yıkım projesi içine girmektedir; bunları yıkarak belediyeden yardım alıp daha iyi bir bina yapmak için belediyeyle nasıl yardımlaşılabilir?
Cevap: Belediye onu yıkar da karşılığını verirse bunu almanın sakıncası yoktur; ancak, önemli bir maslahat olmaksızın vakfedilmiş cami ve medreseyi yıkmak had-dizatında caiz değildir.

Soru 412:
Bir camiyi büyültmek için caminin avlusunda bulunan ağaçlardan birkaçını kesmek gerekiyor; bu iş caiz midir?
Elbette, caminin avlusu büyüktür ve orada çok ağaç bulunmaktadır.
Cevap: Camiyi genişletmeye gerek varsa ve caminin avlusunu camiye eklemek ve ağaçları kesmek vakfı değiştirmek sayılmazsa sakıncası yoktur.

Soru 413: Önceden caminin üstü kapalı bölümünden olan, belediyenin bayındırlaştırma projesi alanına girdikten sonra yıkılarak yol olan yerin hükmü nedir?
Cevap: Önceki cami hâline dönüşmesi ihtimali uzaksa, orada camiye dair şer'î hükümlerin geçerli oluşu belli değildir.

Soru 414: Ben bir müddettir camilerden birinde cemaat namazı kıldırıyorum ve o caminin nasıl vakfedildiğinden de haberim yok; caminin gider açısından bir takım sorunlarla karşılaştığı dikkate alındığında caminin bodrumunu camiye uygun bir iş için kiraya vermek caiz midir?
Cevap: Bodruma cami denilmezse ve caminin ihtiyacı olan eklerden de olmazsa sakıncası yoktur.

Soru 415: Caminin giderlerini karşılamak için bir emlaki olmadığından caminin yönetim kurulu -dernek üyeleri- caminin üstü kapalı bölümünün altında bodrum kazmışlar ve caminin ihtiyaçlarını karşılamak için orada bir iş yeri oluşturmak istiyorlar; bu iş caiz midir?
Cevap: Caminin üstü kapalı bölümünün altını işyeri ve benzeri şeyler yapmak için kazmak caiz değildir.

Soru 416: Kafirlerin, tarihi eserleri görmek için bile olsa Müslümanların camisine girmeleri caiz değil midir?
Cevap: Kafirlerin mescidul harama girmeleri haramdır. Diğer camilere girmeleri de hürmetsizlik sayılırsa caiz değildir. İhtiyat gereği diğer camilerede girmemelidirler.

Soru 417: Kâfirlerin eliyle yapılan bir camide namaz kılmak caiz midir?
Cevap: Orada namaz kılmanın sakıncası yoktur.


Soru 418: Kâfir bir kimse cami yapılması için veya camiye yardım için mal bağışlarsa, onu kabul etmek caiz midir?
Cevap: Sakıncası yoktur.

Soru 419: Birisi geceleyin camiye gelerek orada uyur da cünüp olursa ve uyandığında camiden çıkamazsa vazifesi nedir?
Cevap: Camiden çıkamaz ve başka bir yere gide-mezse, camide kalmasının caiz olması için hemen teyemmüm etmesi farzdır. 

NAMAZ KILANIN YERİ

Soru 370: Zalim bir hükümetin gasp ettiği yerlerde oturmak, namaz kılmak veya oralardan geçmek caiz mi-dir?
Cevap: Gasp edilmiş olduğu bilinirse, gasp edilmiş yerin hükmü uygulanır; dolayısıyla tasarruf etmek caiz değildir ve tasarruf eden kimse zâmindir (kefildir).

Soru 371: Geçmişte vakfolan, sonraları ise hükümetin tasarruf ederek okul yaptığı yerde namazın hükmü nedir?
Cevap: Şer'î bir sebeple tasarruf edildiği ihtimali itina edilir derecede olursa orada namaz kılmanın sakıncası yoktur.

Soru 372:
Bir kimse, humus farz olan bir elbiseyle veya humuslu bir halı üzerinde bir müddet namaz kılarsa bu namazlarının hükmü nedir?
Cevap: Bu gibi mallarda humus farz olduğunu veya onları kullanmanın hükmünü bilmezse geçmiş namazları sahihtir.

Soru 373: Namazda erkeklerin kadınlardan önde dur-ması farz mıdır?
Cevap: Namazda erkeklerin kadınlardan önde durması farz değildir; hatta aralarında bir karış miktarınca mesafe olursa, kadınların erkeklerden önde durmalarının sakıncası yoktur.

Soru 374: İmam Humeyni'nin ve İslâm İnkılabı şehitlerinin resimlerini camilere asmanın hükmü nedir? Bilindiği üzere İmam Humeyni fotoğrafların camilere asılmamasını istemiştir; bir de bu işin mekruh olduğu da söylenmektedir.
Cevap: Şer'an camilere bu resimleri asmanın sakıncası yoktur, ancak namaz esnasında o resimlerin üzerinin örtülmesi daha iyidir.

Soru 375: Bir kimse (İslâm Cumhuriyeti'nde) devlete ait bir lojmanda oturuyor, oturma süresi bitmiş ve kendisine evi boşaltması bildirilmiştir; boşaltması için tanınan süre bittikten sonra o kimsenin o evdeki namaz ve orucunun hükmü nedir?
Cevap: Tanınan süre bittikten sonra ilgili yetkililer tarafından evden yararlanma hususunda izinli olmazsa o evdeki tasarrufları gasp hükmündedir.

Soru 376: Üzerinde resim bulunan halının üzerinde ve resimli mühürlere namaz kılmak mekruh mudur?
Cevap: Bunun kendiliğinden bir sakıncası yoktur. Ancak; Şia'ya iftira edenlerin eline bahane verecek şekilde olursa bu tür şeyleri üretmekten ve üzerinde namaz kılmaktan sakınmak farzdır.

Soru 377: Namaz kıldığımız yer pak olmaz; ama secde ettiğimiz yer pak olursa namazımız sahih midir?
Cevap: Yerin necaseti elbiseye veya vücuda geçecek şekilde olmazsa ve secde yeri de pak olursa orada namaz kılmanın sakıncası yoktur.

Soru 378: Arsası geçmişte mezarlık olan bir dâirede çalışmaktayım, bundan yaklaşık 40 yıl önce bu mezarlık terkedilmiştir ve 30 yıl önce üzerine bu bina yapılmıştır; şimdi o mezarlığın hepsini dâireler kapsamış, yapımı tamamlanmıştır ve mezarlıktan bir eser kalmamıştır; bu durumda şer'an görevlilerin bu gibi dâirelerde namaz kılmaları sahih midir?
Cevap: Söz konusu binanın arsasının mezarlık için vakfedilmiş olduğu şer'î bir yolla ispatlanması dışında, bu dâireyi kullanmanın ve onda namaz kılmanın sakıncası yoktur.

Soru 379: Mümin gençler -marufa emretmek için- haftada bir veya iki gün namazlarını gezi yerlerinde, parklarda kılmayı kararlaştırmışlar; ancak bazı büyükler parkların mülkiyeti belli olmadığını söylüyorlar; oralarda namazın hükmü nedir?
Cevap: Şimdiki parklarda, namaz kılma ve benzeri şekillerde yararlanmanın sakıncası yoktur ve sırf gasp edilmiş olma ihtimaline önem verilmez.

Soru 380: Şehrimizde birbirine yakın ve aralarında sadece bir duvar bulunan iki cami var; bundan bir süre önce müminlerden bir grup, camileri birleştirmek için aralarındaki duvarın büyük bir bölümünü yıktılar, bu hareket bu camilerde namaz kılma hususunda bazılarında şüphe uyandırdı ve bu hususta hâlâ şüphe içindeler; bu meselenin çözümü nedir, açıklar mısınız?
Cevap: İki cami arasındaki duvarın kaldırılması, o camilerde namaz kılmanın sakıncalı olmasını gerektirmez.

Soru 381:
Yollardaki dinlenme tesislerinde yemek ye-meyen bir kimsenin, bu tesislerde bulunan namazha-nelerde namaz kılması caiz midir, yoksa sahibinden izin mi alması gerekir?
Cevap: Namaz hanenin tesis sahibine ait olduğuna ve oradan sadece lokantada yemek yiyenlerin yararlanabileceklerine izin verildiği ihtimali olursa izin alınması farzdır.

Soru 382: Gasp edilmiş bir yerde seccade, tahta vb. üzerinde namaz kılan kimsenin namazı batıl olur mu?
Cevap: Gasp edilmiş yerde kılınan namaz seccade ve tahta üzerinde de olsa batıldır.

Soru 383: Günümüzde hükümetin tasarrufunda olan bazı şirket ve kurumlara ait binalar, şer'î mahkemenin hükmüyle sahiplerinin ellerinden alınmış olması sebebiyle bazıları oralarda kılınan cemaat namazlarına katılmıyorlar; bu alanda görüşünüz nedir?
Cevap: Eğer müsadere hükmünü veren yetkilinin kanuni salahiyeti olduğu ve müsadere hükmünü şeriat ve kanun ölçülerine göre verdiği ihtimali olursa şer'an onun amelinin sahih olduğuna hükmedilir; buna göre, oradan yararlanmak caizdir ve gasp hükmüne girmez.

Soru 384:
Bir caminin bitişiğinde hüseyniye olursa orada cemaat namazı kılmak sahih midir ve acaba ikisinin sevabı eşit midir?
Cevap: Camide kılınan namazın, cami dışında kılınan namazdan daha faziletli olduğunda şüphe yoktur; ancak şer'an hüseyniye veya başka bir yerde cemaat na-mazı kılmak sakıncasızdır.

Soru 385: Haram müzik çalınan bir yerde namaz kılmak sahih midir?
Cevap: Haram müziği dinlemeyi gerektirecekse orada durmak caiz değildir; ancak orada namaz kılınırsa sahihtir. Müzik sesi, dikkati toplamaya engel olursa, orada namaz kılmak mekruhtur.

Soru 386: Namaz vakti yaklaştığı bir zamanda kayıklarla önemli görevlere gönderilen kimselerin namazlarının hükmü nedir; şu da var ki, vaktinde namaz kıl-mazlarsa, ondan sonra namazı edâ olarak kılamayacaklardır?
Cevap: Bu durumda, mümkün olacak şekilde kayığın içinde namaz kılmaları farzdır.