Soru 826:
Bildiğiniz gibi ayın sonunda (veya başında) hilalin şu durumları vardır:
a) Hilalin batışı güneşin batışından önce olur.
b) Hilalin batışı güneşin batışıyla aynı zamanda olur.
c) Hilalin batışı güneşin batışından sonra olur.
Buna göre şu soruları aydınlatmanızı rica ediyoruz:
1- Fıkhî açıdan bu üç hâlden hangisi ayın ilk günü sayılır?
2- Bu üç hâlin dakik elektronik hesap programlarıyla
dünyanın en uzak noktaları için hesaplandığını farz edersek, bu hesaplardan
gelecek ayın ilk gününü tespit etmek için istifade edebilir miyiz, yoksa gözle
görmek mi şarttır?
Cevap: Her üç durumda da hilalin görülmesi, hilalin
görülmesinden sonraki gecenin yeni kameri ayın başlangıcını ispatlaması için
yeterlidir.
Soru 827: Hilal
CCD kamaralarıyla görüntülenir ve o görüntüden yansıyan şekil bilgisayar
tarafından bize görüntülenirse, bu şekilde bir görüntüleme ayın ilk günün
tespiti için yeterli midir?
Cevap: Hilalin araçlar vasıtasıyla görülmesiyle normal gözle
görülmesi arasında hiçbir fark yoktur. Önemli olan “görüldü” denebilmesidir. Bu
durumda; gözle, gözlükle ve teleskopla görmenin hükmü birdir. Ancak yansıma
yoluyla bilgisayarda hilali görüntülemenin bu hükme girmesi sakıncalıdır.
Soru 828:
Herhangi bir şehirde Şevval ayının hilali görülmediği hâlde; (İslâm
Cumhuriyeti'nde) televizyon ve radyodan şevval ayının girdiğinin ilân edilmesi
yeterli midir, yoksa bunu araştımak mı gerekir?
Cevap: Hilalin görüldüğüne veya veliyy-i fakih tarafından
bayram ilân edildiğine dair hüküm verildiğine güven verirse yeterlidir ve
araştırmaya gerek yoktur.
Soru 829: Havanın
bulutlu oluşu veya başka sebeplerden dolayı ramazan veya şevval ayının ilk
gününün hilalinin görünmeyişinden ramazan ayının ilk günü ve Ramazan Bayramı
tespit edilemezse, şaban veya ramazan ayından otuz gün geçmeden Japonya'da,
İran'ın ufkuna uyarak amel etmemiz caiz midir veya takvime mi güvenmemiz
gerekir? Hükmümüzü açıklar mısınız?
Cevap: Ufukları bir olan komşu şehirlerde bile ne hilali
görme yoluyla, ne iki adilin şehadet vermesi yoluyla ve ne de şer'î hakimin
hüküm vermesi yoluyla ayın ilk günü tespit olmazsa, ayın ilk günü olduğunu
bil-mek için ihtiyat etmek farzdır. Japonya'nın batısında yer alan İran'da
hilalin görülmesi, Japonya'da yaşayanlar için geçerli değildir.
Soru 830: Hilalin
görünmesi hususunda ufukların bir olması şart mıdır?
Cevap: Evet şarttır.
Soru 831:
Ufukların bir olmasından maksat nedir?
Cevap: Hilalin görülüp görülmeme ihtimali aynı olan
şehirlerin ufukları birdir.
Soru 832: Ayın
29'unda "Tahran ve Horasan"da Ra-mazan Bayramı olursa, Tahran ve
Horasan'la ufukları bir olmayan mesela: "Buşehr"de yaşayanların da
bayram etmeleri caiz midir?
Cevap: İki şehrin ufuğu arasındaki fark, birinde hilal
görüldüğünde diğerinde görülmeyecek kadar fazla olursa; batıda olan şehirlerde
hilalin görülmesi hilalin kesinlikle görülmeyeceği doğudaki şehirlerin ahalisi
için yeterli değil, ama aksi olursa yeterlidir.
Soru 833: Bir
şehrin âlimleri arasında hilalin tespit olup olmadığı konusunda ihtilaf olur ve
onların adil olduğu mükellef nezdinde belli olursa ve her birinin
incelemelerinde hassas olduklarına güvenirse, mükellefin vazifesi nedir?
Cevap: Ret ve ispatta iki delil arasında ihtilaf olursa,
şöyle ki; bazıları hilalin göründüğünün ve bazıları ise görünmediğinin tespit
olduğunu iddia ederlerse, bu iki şahadetin çelişmesi hükmüne girer, bu durumda;
mükellef her iki görüşü bırakıp, (şer'î bir delil olmadığı durumlarda
başvurması gereken) ikinci mertebedeki ilkelere uymalıdır. Ancak; aralarındaki
ihtilaf hilalin tespit olduğunda ve tespit olunduğunun bilinmediğinde olursa;
şöyle ki, bazıları hilalin göründüğünü iddia eder ve diğer bir grup hilali
görmediklerini söylerlerse hilalin göründüğünü iddia eden iki adilin sözleri
mükellef için şer'î hüccettir ve onlara uyması farzdır. Yine şer'î hakim
(veliyy-i fakih) hilalin göründüğüne hükmederse, bütün mükellefler için hükmü
şer'î hüccettir ve ona uymaları farzdır.
Soru 834: Bir
adam hilali görür ve aynı şehirde olan yetkilinin bazı nedenlerle hilali
göremeyeceğini bilirse, hilali gördüğünü yetkiliye bildirmekle mükellef midir?
Cevap: Bildirmesi farz değildir. Ancak bildirmediği takdirde
şer'î açıdan kötü bir sonuç (mefsede) ortaya çı-kacaksa bildirmelidir.
Soru 835:
Bildiğiniz gibi büyük fakihlerden birçokları ilmihâllerinde şevval ayının ilk
gününün ispatlanmasını beş yolla sınırlandırmışlardır. Şer'î hakimin nez-dinde
tespit oluşu o yolların içinde yoktur. Bu durumda; sırf şevval ayının ilk
gününün bazı taklit mercilerince ispatlanışıyla müminlerin çoğu nasıl bayram
edebilirler? Bu yolla hilalin tespitine güvenmeyen bir kimsenin vazifesi nedir?
Cevap: Şer'î hakim, (veliyy-i fakih) hilalin tespit olduğuna
hükmetmedikçe, sırf onun yanında tespit olması başkalarının kendisine uyması
için yeterli değildir. Ancak; bununla hilalin tespit olduğuna dair bir kimsede
güven hasıl olursa yeterlidir.
Soru 836:
Müslümanların Veliyy-i emri mesela: Yarın Ramazan bayramı olduğuna hükmederse
ve radyo-televizyon falan, filan şehirlerde hilalin göründüğünü bildirirse,
bayram bütün beldeler için mi tespit olur, yoksa sadece o şehirlerde ve o
şehirlerle ufukları bir olan şehirlerde mi tespit olur?
Cevap: Hakimin hükmü bütün beldeleri kapsarsa, hükmü tüm
beldelerin şehirlerinde geçerlidir.
Soru 837: Hilalin
küçük ve ince olması ve ayın ilk gününün hilalinin özelliklerinde olması önceki
gecenin ayın ilk gecesi olmadığına ve önceki ayın otuzu olduğuna delil olabilir
mi? Bir kişi nezdinde Ramazan Bayramı tespit olursa ve sonra bu yolla önceki
günün bayram olmadığını anlarsa ramazan ayının otuzuncu gününün kazasını ifa
etmesi farz olur mu?
Cevap: Sırf hilalin küçük ve alçakta olması veya büyük ve
yüksekte olması, genişliği veya darlığı ayın birinci gecesinin veya ikinci
gecesinin hilali oluşuna şer'î bir hüccet ve delil değildir. Ancak; mükellef
bundan bu konuda kesin bilgi edinirse, bilgisine göre amel etmesi farzdır.
Soru 838: Ayın
dolunay hâlinde (ayın on dördüncü gecesi) olduğu geceye istinaden ayın ilk
gününü hesaplamak caiz midir? Şöyle ki, bu vasıtayla şek ettiği günün, örneğin;
ramazan ayının otuzuncu günü olduğu tespit edilebilir ki, o gün oruç tutmayan
kimse ramazan ayının otuzuncu günün kazasının kendisine farz olduğunu ve
Ramazan ayının baki olduğunu istishap ederek oruç tutan kimse de bu hususta bir
mükellefiyetinin kal-madığını anlar.
Cevap: Bu konu, zikredilen hususlar için şer'î bir delil
değildir. Ancak; mükellefin bir şeye kesin bilgi elde etmesine sebep olursa
mükellefin kendi bilgisine uygun olarak davranması farzdır.
Soru 839: Ayın
ilk gününde istihlal (hilali gözleme) farz-ı kifâye midir, yoksa ihtiyaten farz
mıdır?
Cevap: İstihlal (hilali gözleme), şer'an özü itibariyle farz
değildir.
Soru 840: Şaban
ayı otuzla bitmese bile mübarek ramazan ayının ilk günü hilali görmekle mi
tespit olur, takvimle mi?
Cevap: Ramazan ayının ilk günü şu yollarla tespit olur:
a) Mükellefin şahsen hilali görmesiyle.
b) İki adil kişinin şehadetiyle.
c) Halk arasında kesin kanaat getirecek derecede
yaygınlaşmasıyla.
d) Şaban ayından otuz gün geçmesiyle.
e) Şer'î hakimin hükmüyle.
Soru 841: Herhangi
bir devletin hilalin görüldüğünü ilan edilmesine uymanın caiz olduğu yerde ve
bu ilan hilalin diğer beldelerde görüldüğüne dair ilmi bir ölçü niteliğini
taşıdığı takdirde bu devletin İslâmî bir devlet olması şart mıdır; yoksa zalim
ve fasık bir devlet bile olsa bununla amel edilebilir mi?
Cevap: Bu hususta ölçü mükellefe göre yeterli olacak bir
bölgede (örneğin ufukları yakın olan bir bölgede) hilalin görüldüğüne dair
güven hasıl olmasıdır.
Soru 842:Lütfen
dört mescit dılındaki camilerde itikaf etmeyle ilgili görüşünüzü açılar
mısınız?
Cevap: Sevap alma ümidiyle itikaf yapmanın sakıncası yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder